Adaletsiz barış gelmez

A -
A +

Sadece Afganistan değil, dünyanın dört bir yanı kaynıyor. Ortadoğu'da terör ve yine gözünü kan bürümüş Sharon'un zalim politikaları, bütün bölgeyi dehşetli bir savaşın eşiğine getirmiş durumda. Çeçenistan'da neler oluyor? Bilen var mı? Çin'in, Doğu Türkistan'da artık zulmünü gizlemeye bile gerek kalmadan sürdürmesinden, rahatsızlık duyan kaldı mı? Orta Asya'nın zalim diktatörleri, ABD'nin ve Batı'nın nezdinde birer birer 'sadık müttefiğe' dönüşüyor. Demokrasi, insan hakları, din ve vicdan hürriyeti ve bu konuda rapor hazırlamalar artık rafa kalktı. Dünyanın her tarafında açlıktan ve hastalıktan ölen insanların sayısı her geçen gün artıyor. Kin ve nefret propagandaları ile körüklenen acımasız vahşet dünyayı yaşanmaz bir mekan haline getiriyor. Bırakın radikalleri, çaresiz kitleleri bile, terörist olmaya mecbur kılan insafsız ve adaletsiz uygulamalar, her tarafı kasıp kavuruyor. Ama kimin umurunda?.. Norveç'in ayıbı Norveç başbakanı Kjell Magne Bondevik Washington'daydı. Kongre'yi ziyaret etti. Adalet Bakanı John Ashcorf ile yemek yedi ve Beyaz Saray'da Başkan Bush ile görüştü. Geçtiğimiz Salı günü Ulusal Basın Kulübü'nde konuştu ve Teröre karşı uzun vadeli mücadelede Norveç'in perspektifini anlattı. Terörden alınacak dersleri ve mücadelenin nasıl yapılması gerektiğini anlatırken şöyle konuştu: "Eğer biz bir toplumun parçalanmasına sırt çevirirsek, sonunda o bizi hedef alan bir tehdide dönüşecektir. Yoksul insan, teröristler için kolay bir avdır! Yoksullukla mücadele, terörle mücadelenin ayrılmaz bir parçası olmalıdır!" Norveç Başbakanı'na, "Prag'da tutuklanan Özbekistan muhalefet lideri Muhammed Salih'i ve Norveç'in bu konuda ne yaptığını" sordum. Aynı zamanda bir papaz olan ve Norveç Hıristiyan Demokrat Parti lideri başbakan Bondevik sorumu cevaplarken kıvırdı. Açık ve net konuşmadı. "Muhammed Salih'in terör örgütleri ile ilgisi konusunda iddiaların bulunduğunu ve kendisinin bilgisi olmadığı için yorum yapmayacağını" belirtti. Ayrıca, "Norveç'in, Demokratikleşmeyi ve insan haklarını bütün dünyada etkili hale getirmek için çaba göstereceğini, globalleşmenin bütün milletler ve halklara gelişme ve refah getiren bir vasıta olması gerektiğini" vurgulamakla yetindi. Bize göre ayıp etti. Madem Muhammed Salih'in terörle bir ilgisi vardı; bugüne kadar niye bekledi? Norveç'te yaşayan Muhammed Salih'le ilgili asılsız iddialara hem de Prag'da tutuklandıktan sonra yapışmak, bir başbakana yakışır mı? İsrail kötü örnek Ortadoğu'da ise, terörle mücadele adı altında üstü kapalı bir savaş var. Bu anlamsız kanlı savaşın iki karşı kutbunu, İslami Cihat ve Hamas gibi terör örgütleri ile, katliamcı kasap namlı İsrail başbakanı Sharon oluşturuyor. Ama ne acaip bir tesadüf ki, her iki tarafın da ortak düşmanı Arafat! Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Arafat, hem Filistinli teröristlerin, hem de bunların teröründen şikayet eden kasap Sharon'un ortak 'imha' listesinde. Her bombalı saldırıdan bunları yapanları değil, Arafat'ı sorumlu tutan Sharon, hem helikopteri, uçağı ve füzeleri ile saldırıyor; hem de Filistin'i işgal ve abluka ile, sıktıkça sıkıyor. İsrail'in radikal dinci politikacıları ve şahinleri, dünyanın ve ABD'nin baskısı ile tam köşeye sıkışmış ve barışa zorlanırken, Filistin devleti tam tanınma sürecine girerken, canlı terör bombaları birbiri ardınca patlamaya başladı. İsrail hemen, bu iğrenç terörün meyvelerini toplamaya koyuldu. Arafat'ı 'Üsame Bin Laden', bütün Filistin'i 'Taliban, Filistin'e yardım eden her kişi ve kuruluşu da 'terörist' ve 'El Kaide' mensubu ilan etti! ABD'nin terörle mücadelesini kendi şahin ve saldırgan politikalarına gerekçe yapmaya kalktı. Arafat'ı devirerek, Filistin'de 'iktidar hırsı' ile düşmanını, kendi kendine kırdırmanın hazırlıklarına girişti. Bu zalim ve iğrenç entrika işe yarar mı? Bunu zaman gösterecek. Ama şimdiden belli olan açık bir gerçek var! Ne Ortadoğu'da, ne Afganistan'da, ne de dünyanın patlamaya hazır bir başka yerinde, adaletsiz uygulamalar ve çifte standartlı politikalarla, ne terörle etkili ve kalıcı bir mücadele yapılabilir; ne de huzur ve barış sağlanabilir. Huzur ve barış için, adalet ve insan hakları ile demokrasi içinde meşru mücadele, olmazsa olmaz şartlardır. Aksine durumlar ise maalesef, sadece nefreti ve düşmanlığı körükleyecek; mazallah mağdur ve çaresiz kitleleri, terörü artık ' tek çare' olarak gören yığınlar haline getirecektir. Umarız bu basiretsiz ve adaletsiz gidişat, bir an önce durur!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.