Toplumları ayakta tutan en önemli değerlerden birisi adalettir. Tarih, adil olmayan ve zulmüyle meşhur ülkelerin çok kısa sürelerde yokolduklarının sayısız örnekleriyle dolu. İnsan hayatının her safhasında, her ilişkide temel ölçü adalet varsa, toplumlar hem daha uzun ömürlü oluyorlar; hem de barış ve huzur içinde yaşıyorlar. Aslında ABD'deki günlük hayatın her safhasında adil olmayı esas alan bir sistem var. Son yıllarda dış politikada görülen adaletsizliklere rağmen, ABD'nin adli sistemi, en demokratik ülkelerdekinden bile daha ileri. Amerikan anayasası, 200 küsur yıldır en liberal ve özgür bir anayasa olarak tanınıyor. 11 Eylül saldırısından sonra, terörle mücadele için birçok kısıtlama ve düzenlemeler yapılsa da, ABD'deki kişi hak ve hürriyetleri hâlâ ileri durumda. Adalet mekanizması gerçekten bağımsız ve "halkın, halk için, halkla beraber" temel anlayışı ile işlemesini sürdürüyor. Geçenlerde Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk'un, TGRT'de yayımlanan bir açıklaması vardı. Türkiye'deki yargı sistemine, "jüri uygulamasının" getirilmesini istiyordu. "Adalet sisteminde halkın temsili için, jüri sistemi elzemdir!" diyordu, Sami Selçuk. ABD'deki mahkemelerde jüri sistemi Selçuk'un açıklaması çok ilginç! Çünkü Jüri uygulaması, ABD'deki adalet sisteminin en önemli parçası. 2 yıl önce Washington'ı ziyaretinde TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu da, ABD'deki jüri sisteminden oldukça etkilenmiş ve "keşke bu uygulamayı Türkiye'de de kurabilsek." demişti. ABD'de trafik davalarında bile jüri uygulaması var. Her mahkemede sanığa ilk önce, "suçlu musun yoksa suçsuz mu" sorusu soruluyor. Sanık suçunu kabul etmez ve suçsuzum derse, hemen jüri kuruluyor ve mahkeme jürili olarak devam ediyor. Jüri üyeleri halkın içinden ve tamamen örnekleme ile ikametgah adreslerinden seçiliyor. Amerikan anayasasında jürilik, çok önemli bir vatandaşlık görevi. Belirli mazeretler dışında bu itibarlı görevden kaçış yok. Her Amerikalı bu göreve seçildiğinde hem gurur duyuyor; hem de koşa koşa ifaya gidiyor. ABD'ye geldiğim ilk yıl olan 1993'te, birgün ben de bir jüri davet mektubu alınca çok şaşırmıştım. Tabi vatandaş olmadığım için, jürilik yapmam sözkonusu değildi. Ama, "her Amerikalı'nın jüri üyesi olabileceğini göstermesi" bakımından, ilginçti. Jürili duruşmalarda jüri cezaya karışmıyor. Jürinin görevi, "sanık suçlu mu suçsuz mu" ona karar veriyor. Savcı iddianamesini ve delillerini önce jüriye karşı anlatıyor. Savunma avukatları müdafalarını yine bu jüriye yapıyorlar. Hakimin bu aşamadaki görevi, jüriye karşı yapılan bu suçlama ve savunma duruşmalarını idare etmekten ibaret. Duruşma(lar) sonrasında, jüri kararını açıklıyor. İttifakla alınan karar suçsuz ise, mahkeme bitiyor. Eğer jüri "suçlu" bulduysa, bu sefer ilgili kanun maddesine göre hakimin vereceği ceza duruşması başlıyor. Basit, ama halkı adalet mekanizmasının içinde tutan ilginç bir mekanizma. Hem öğretici, hem de adaletin daha vicdani dağıtıldığı bir sistem. Belki Burhan Kuzu ve Sami Selçuk'un arzuladıkları gibi, birgün Türkiye'de de başlar. Adalet reformlarının gündemde olduğu bu dönemde, mahkemelerde halk jürisi uygulaması, hem bir büyük yenilik, hem de daha bağımsız ve adil bir yargı sistemine imkan sağlayabilir.