Amerika hatalarını arıyor

A -
A +

ABD bir taraftan Afganistan'ı bombalarken, diğer taraftan da 'acaba nerede hata yaptım' sorusuna cevap bulmaya çalışıyor. Bu kendi kendini sorgulamanın en can alıcı noktasını ise, 'Niye bizden nefret ediyorlar?' oluşturuyor. Geçen hafta Temsilciler Meclisi'nde bu maksatla bir oturum yapıldı. Cumhuriyetçi Parti milletvekili Henry Hyde'ın başkanı olduğu Uluslararası İlişkiler Komitesi'nde konu derinlemesine tartışıldı. "Açık Diplomasi ve Terör'e Karşı Kampanya" konulu oturumda, açık diplomasi ve halkla ilişkilerden sorumlu dışişleri bakan yardımcılığına yeni atanan Charlotte Beers ile dışişleri sözcüsü Richard Boucher soruları cevapladılar. Açık diplomasi 'Public diplomacy', bizim dilimizde olmayan bir kavram. Türkçeye 'açık diplomasi veya kamuoyuna yönelik diplomasi' olarak çevrilebilir. Bu kavram, Amerikan dış politikalarında çok önemli bir yer işgal ediyor. Amerikan yönetimleri bir taraftan hükümetlerarası ilişkileri yürütürlerken, öte yandan da kendinin ve o ülkenin kamuoylarını bilgilendirmeye ve 'halktan halka' ilişkilere çok önem verirler. Doğrudur; haklılığını anlatamaz ve sadece gücüne dayanarak ilişkilerini götürmeye kalkarsan, belki kısa vadede sonuç alabilirsin. Ama bunlar, pamuk ipliğine bağlı kalır. Hem adaletsiz oldukları, hem de dayatma sonucu uygulandıkları için, orta ve uzun vadede bir işe yaramaz. Dahası böyle yapıldığında, istikrarlı ilişki sürdürmek imkanı yoktur. Menfaatler böyle korunamaz! Besle kargayı oysun gözünü (mü?) İşte Amerika'nın açık diplomasisinin tartışıldığı KONGRE'deki bu oturumda, başkan Hyde söze, 'Yahu zabıtlarda var. Biz hangi ülkeye cömertçe yardım etmiş isek, karşılığında sanki düşmanlığını kazanıyoruz' diye başladı. Ardından da hemen şöyle konuştu: "Yabancı medyayı takip ettiğinizde, birden kendinizi sizden nefret eden insanlar coğrafyasına girmiş hissediyorsunuz. Biz acaba düşmanlarımızı mı besliyoruz? Bu insanlar niye bizden bu kadar nefret ediyorlar? Bu yabancı propaganda mekanizması ülke içinde ve dışında sadece 'çirkin ve kötü Amerikalı' imajı oluşturmakla kalmıyor. Ayrıca dış politikalarımızı ve menfaatlerimizi korumaya da büyük zarar veriyor. Hollywood ve New York Manhattan ile dünyayı pozitif etkileyen bir Amerika, böylesine güçlü mekanizmalara sahipken, niye kendini anlatmakta aciz ve zayıf kalıyor? Ne gerekiyorsa yapmalı, dünya insanlarının umudu Amerikan hülyasını ve ruhunu tekrar canlandırmayı başarmalıyız." Sadece askeri tedbir yetmez Demokrat milletvekili Tom Lantos ise Endonezya'dan Pakistan'a ve diğer ülkelere yayılan Amerika'dan nefret edilmeyi, 'açık diplomaside başarısız kalmaya ve kendini iyi anlatamamaya' bağlıyor. Lantos ayrıca teröre karşı mücadelede başarılı olmak için askeri tedbirlerin dışında diplomatik ve ekonomik girişimlere, medya atağı ile kendini iyi anlatmaya ihtiyaç olduğunun altını çiziyor. Yayın ve medya savaşını ABD'nin kaybettiğini belirten Lantos, şu ilginç tesbitlerde bulunuyor: "ABD medya ile kendini anlatmaya utanılacak seviyede bir bütçe ayırıyor. Bunun için ABD olarak BBC'nin dünya servisinin bütçesinden bile az para tahsis ediyoruz. Ama sadece sakız için yılda 2.2 milyar dolar (3,5 katrilyon TL), sigaraya yılda 75 milyar dolar ( 120 katrilyon TL) harcıyoruz. Başta Amerika'nın Sesi Radyosu olmak üzere bütün kamu yayıncılığı için ise, ancak 400 milyon dolar (700 trilyon TL) tahsisatımız var." İnandırıcı olmalıyız Lantos'un vurguladığı bir başka önemli husus ise bu yayınların nasıl yapılması ile ilgili ve şöyle konuşuyor: "Amerikan toplumuna dev katkıları olmuş Edward Murrow diyor ki, 'İkna etmek için, inandırıcı olmalıyız. İnandırıcı olmak için kredibilitemiz olmalı. Kredibilitemizin olması için de doğrucu olmalıyız.' Bu sebeple Amerikan diplomasisi doğruları söylemeli. Nazi Almanyası'nın propaganda makinası Goebbelses'in yalanları gibi asla yapmamalıyız. Eğer güçlü, inandırıcı ve haklı olmak istiyorsak, bizim vereceğimiz bilgi ve haberlerin kendisi bizzat doğruyu ve gerçeği yansıtmalı!" Temsilciler Meclisi'ndeki bu açık diplomasi oturumu tartışmalarını aktarmaya; Amerika'nın kendisini sorgulaması ve hatalarını araması konusuna, yeri geldikçe devam edeceğiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.