Amerikalılar pek pratik insanlar. Öyle karışık, çetrefilli iş ve konulardan pek hoşlanmazlar. Hayatları, tarzları, bakış açıları ve yaklaşımları pek standart ve sadedir. Öyle art niyetleri, şark kurnazlıkları ve dolambaçlı yanları yoktur. Düz ve direkt bir hayat yaşarlar. Gerçi hamaset ve kahramanlık duyguları pek yüksektir ama, hem bu vatanseverlikleri, hem de kahramanlıkları çok basit ve bizdekine göre oldukça değişiktir.. Mesela 280 milyon Amerikalı'nın hemen hemen hepsi, neredeyse birer 'hero'durlar. Sokaklar, parklar, bahçeler, binalar heykelden geçilmez. Üstelik her heykel de, bir başka kahramanı sembolize eder. Herkesin hayatta muhakkak bir kahramanlığı vardır. Birbirlerinin ve ülkelerinin bu kahramanlık tarafını, her vesile ile öne çıkarmaktan ve kutlamaktan müthiş zevk alırlar. 'You are my hero!-sen benim kahramanımsın' lafı, günlük hayatta neredeyse, konuşurken kullandıkları her iki kelimeden birisi olan küfür ve sin-kaflı sözler kadar yaygındır. Diğer taraftan müthiş bir bayrak sevgileri vardır. Her fırsatta, daha doğrusu kafalarına estiğinde, bayraklarını evlerindeki göndere çeker ya da bahçelerindeki çimenliğe minik bayrakları dikmekten pek zevk alırlar. Bunlarla da yetinmez, bayrakdan don, şort, t-shirt, buluz yapar giyerler. Pikniklerde, pilajlarda, pek sevdikleri kampçılık sırasında, yerlere bayraktan sergi serer, üzerine otururlar. Bayraktan battaniyelerine sarınan ve örtünenlerine de rastlanır. Son 2000 nüfus sayımı sonuçlarına göre 64 değişik ülkeden gelerek 'Amerikalılaşmış' bu insanların, kahramanlık ve hamaset duygularını böylesine gündelik hayata katmış olmaları, bayrak sevgilerini böylesine ulu orta ve kafalarına göre sergilemeleri, aslında incelenmesi gereken çok enteresan bir sosyolojik bir olgu olmalı. Ama neyse konumuz ukalalık taslamak ve bu sosyolojik olgularla uğraşmak falan değil. Sadece bizlerin bu konulardaki duyarlık ve konumumuzdan ne kadar değişik bir durum olduğunu sergilemek için yazıyoruz. Tarihi bilgileri sıfır Sonuçta, 'ölüsüyle, dirisiyle Amerikalılar, pek kahraman ve vatansever bir millettir!' genellemesini yapmak hiç de yanlış olmaz. Ancak bu Amerikalılar, her ne kadar böylesine yaygın bir kahramanlık ve vatanseverlik gösteriyorlarsa da, madalyonun diğer yüzünde bununla ilgili başka acayiplikler ve kendilerinin de durumlarından hoşlanmadıkları tuhaflıklar var. Geçenlerde kutlanan 4 Temmuz Bağımsızlık günü vesilesiyle televizyonlardaki birçok programda bu tuhaflıkları tartışıyorlardı. Mesela lise öğrencileri arasında yapılan bir ankette, Bağımsızlık Savaşı sırasında Amerikalılar hangi düşmanla çarpıştı sorusuna büyük çoğunluk yanlış cevap vermiş. Bağımsızlığın İngilizler'e karşı verilen kanlı savaştan sonra elde edildiğini çok az öğrenci söyleyebilmiş. Ben inanıyorum ki, aynı anket Türkiye'de bizim liselerde yapılsa gençler Amerikalılar'dan daha yüksek oranda doğru cevap verirlerdi. Hatta Tommiks, Teksas çizgi romanlarını okumuş ve bu konuda binlerce kitap devirmiş benim gibi sade Türk vatandaşlarının bilgisi bile Amerikalılar'dan daha fazladır. Vatanseverlik ve kahramanlığı böylesine günlük yaşama sokan insanların öte taraftan tarihten sıfır çekmeleri tuhaf değil mi? Hadi bağımsızlık savaşi 200 küsur sene önceydi, zavallı çocuklar bunu nereden bilsin denilebilir. Ama bir TV yarışma programında yarışmacı Amerikalılar'ın 2. Dünya Savaşı sırasındaki 3 önemli düşmanlarını da şöyle sıralamıştı; 1.Irak, 2.İran, 3.Libya! Yine 4 Temmuz kutlamaları sırasındaki bir TV açık oturumunda, sunucu lafı enerji krizine, akaryakıt fiyatlarındaki yükselmeye getirerek şöyle demişti: "10 yıl önce ABD tükettiği petrolün yüzde 48'ini ithal ediyordu. Bugün bu oran yüzde 60'lara yaklaştı ve bunu da bizden nefret eden bir coğrafyadan satınalıyoruz. Acaba biraz vatanseverlik yapsak, 8 silindirli jeeplerden falan vazgeçip daha ekonomik araçlar kullanarak akaryakıt tüketiminde yüzde 10 tasarruf sağlasak fena mı olur? " Uzmanlar dahil programa katılanlar bu vatanseverliğe karşı çıkmışlar, canlarının istediği araçları kulanmak haklarından vazgeçmeyeceklerinde birleşmişlerdi. Bir başka ilginç örnek de şu. Biliyorsunuz başrolünü Mel Gibson'ın oynadığı ünlü 'The Patriot-Vatansever' filmi var. Bu filmde çiftliği ile haşir neşir ve ailesine pek bağlı Martin (Mel Gibson) başlangıçta bağımsızlık savaşına karşıdır. Federal Ordu saflarına asker yazılırlarsa, işlerinden güçlerinden olacaklar. Halbuki vatan kurtarmaktan daha önemli işleri, bakılacak aileleri, işlenecek tarlaları var. Bu sebeplerle Martin oğlu Gabriel'in asker yazılmasına da karşı çıkar. Ama Gabriel babasını dinlemez ve 'senden nefret ediyorum' diyerek Ordu'ya katılır. Ama İngilizler Güney Carolina'ya gelip Ordu'ya asker veren bu insanları kadın çocuk demeden kilisede yakınca iş değişir. Silaha sarılan ve müthiş bir savaş veren Martin sonunda, ailesini korumanın yolunun genç ülkesinin bağımsızlık savaşından geçtiğini iyi anlamıştır. Doğrusu Amerikalılar'ın vatanseverlikleri ve kahramanlık anlayışları gerçekten bir tuhaf! Bizdekilere hiç benzemiyor. Onların vatanseverlik diye yaptıklarının, neredeyse bizde vatan hainliği sayılabileceğini bilmem söylemeye gerek var mı?..