Ankara Washington Brüksel hattı

A -
A +

Türkiye'nin Avrupa Birliği süreci, gerçekten "uzun ve ince bir yol" olarak görünüyor. Bıçak sırtında, heves kırıcı ve her dem bir başka çifte standartlı zorlukla yürüyen bir sürec bu! Türkiye'nin bu karmaşık AB yolculuğunda, en önemli katkıları ABD yaptı. Gümrük Birliği ve tam üyelik sürecinin başlaması gibi keskin virajlar, ABD'nin önemli desteği ile alındı. ABD, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliğini "stratejik bir olgu" olarak destekliyor. Ama ülkemizde bazı uzmanlar, Avrupa Birliği'ni, ABD'ye karşı bir güç olarak değerlendiriyor. ABD desteğinin önemli olmadığını ve hatta ters tepki yaptığını iddia edenler de var. Halbuki AB, hiçbir zaman ABD'nin karşısında olamadı, olamazdı! ABD'siz bir AB, uluslararası hiçbir önemli olaya "müdahil" olamıyor. Bırakın müdahil olmayı, ABD'siz bir AB bugün için, kendi güvenliğini ve istikrarını korumakta bile aciz durumda. Yıllardır ordusunu bile kuramadı. Eğer gerçekleşirse kurmayı düşündükleri ordunun kullanacağı en büyük altyapı, tesis ve donanım da, NATO'ya ve -ABD'ye ait. Nereden bakılırsa bakılsın AB, ABD'nin adeta stepnesi, yedek lastiği durumunda. Bu gerçek ışığında bakıldığında, ABD'nin tam üyelik için Türkiye'ye verdiği desteğin, ne kadar "önemli ve etkili" olduğu daha iyi anlaşılıyor. ABD'de hem iktidarda olan Cumhuriyetçiler ve Bush yönetimi, hem de 2008 kasım ayındaki seçimlerde Başkanlığı kazanmayı ümit eden Demokrat Parti'nin dış politikadaki ağır topları, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğini stratejik değerde görüyor ve destekliyorlar. Türkiye'siz bir Avrupa Birliği'nin, hiç bir zaman dünya arenasında etkili olamayacağını çok açık şekilde vurguluyorlar. Sarkozy ve Fransa faktörü Fransa'nın yeni cumhurbaşkanı Sarkozy, Türkiye'nin AB'ye tam üye olmasına karşı olduğunu, bütün seçim dönemi sırasında sert ifadelerle dile getirdi. Yahudi asıllı, aşırı sağcı ve de aşırı Amerikancı olan Sarkozy'nin, Türkiye'nin AB sürecini krize sokacak girişimleri olabilir. Ancak unutulmasın. Krizler, aynı zamanda fırsatları da beraberinde getirir. Biz şahsen, "aşırı Amerikancı Sarkozy'nin, Türkiye'nin AB sürecini kesintiye uğratamayacağı ve tam üyeliğini engelleyemeyeceği" kanaatindeyiz. Belki müzakere sürecinde bazı iniş ve çıkışlar olabilir. Süreç daha da zorlu hale gelebilir. Ama nihayetinde, ABD'nin devreye girmesiyle Sarkozy faktörünün olumsuzlukları aşılabilecektir. Zaten ABD dışişleri sözcü vekili Tom Casey de, "ABD'nin, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği için, Sarkozy'e telkinde bulunacağını" açıkladı. Casey şöyle konuştu: "Biz, Türkiye'nin AB üyeliği adaylığına verdiğimiz güçlü desteği sürdürüyoruz. Bu konumumuzu daha once kesinlikle Başbakan Merkel'e ilettik. Aynı şekilde desteğimizi, cumhurbaşkanlığına seçilen Sarkozy'e de iletme fırsatını bulacağımızdan eminim." Öte yandan ABD'de yayımlanan The Boston Globe gazetesi de, Sarkozy dönemi dış politikalarını mercek altına alırken şu değerlendirmeyi yapıyor: "Chirac'ın aksine Sarkozy, Fransa-Almanya ittifakını kullanarak Avrupa Birliği'ni Amerika'ya karşı bir denge unsuru haline getirmeyi amaçlamıyor. Sarkozy'nin öncelikli görevi ülke içinde ekonomik reformları gerçekleştirmek ve geçmişte haklarında sert ifadeler kullandığı azınlık grupların entegrasyonunu sağlamak olacak. Fransa'nın dış politikasını yeniden biçimlendirmek ise Sarkozy için muhtemelen daha kolay olacak. Dış politikada yaşanacak bir değişim, hem Fransa için hem de Fransa'nın müttefikleri için daha sağlıklı bir gelecek vaat ediyor. Sarkozy, ABD ile dostluk kuracak. Ancak Türkiye'yi Avrupa Birliği'nin dışında tutma arzusu, büyük bir talihsizliktir." Sonuçta Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği için, ABD'nin güçlü desteği sürdüğü müddetçe, Sarkozy ve başka engellerin aşılacağı söylenebilir. Bir başka husus da, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye ihtiyacının, Türkiye'nin AB'ye ihtiyacından daha fazla olduğudur. Türkiye'nin, demokratikleşme ve reformlarını tamamlayabilmesi için, müzakere sürecine ihtiyacı var. Çünkü bu değişim ve uyum süreci, aynı zamanda demokratikleşme kadar, istikrar ve büyümenin de bir garantörü.. Ama AB için Türkiye, stratejik bir ihtiyaç! Dileriz ABD'nin görüp çok açık ifade etttiği bu gerçek, Avrupa Birliği'nin Sarkozy gibi bazı ekzantirik liderleri tarafından da daha çabuk farkedilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.