Dünya Uluslararası Para Fonu IMF'yi, ülkeleri borç batağına gömerek mahvettiği için eleştirip lanetlerken, Türkiye IMF'nin şartlı desteği ile adeta bir 'kurtuluş savaşı' vermeye çabalıyor. Acaip bir çelişki. Tuhaf bir durum. Kabullenmesi zor bir gerçek... Geçen yılki IMF-Dünya Bankası mutad toplantısı sırasında bu çarpıklığı şiddetle protesto eden göstericiler yüzünden, bu yılki ilkbahar toplantısı öncesinde IMF ve Dünya Bankası yetkilileri, bazı fakir ülkelerin 20 milyar dolarlık borçlarını 'silme' sözü verdiler. IMF ve Dünya Bankası'nın şişine şişine öğündüğü bu borç silme komedisine bakıp, 'Aferin şu IMF'ye' falan denilecek bir durum yok. Zira borçlanma, hem fakir hem de gelişmekte olan ülkeleri mahvetmeye devam ediyor. Borç faizi ödemek için... İşin özeti, borçlanarak kurtulan bir ülke yok! Borçlanma, sadece borç verene 'imkan ve avantaj' sağlayan bir mekanizma. 'Madem borçlanmanın alana bir faydası yok, o zaman buna kavuşmak için ülkelerin ve hükümetlerin bu yalvarıp yakaran ısrarcı tutumu niye?' sorusunun cevabını ise uzmanlar şöyle veriyor: Çünkü daha önce aldıklarının faizlerini bile ödeyebilmen için, acil paraya, yeni borca ihtiyacın var! Türkiye için de, durum böyle. Bugüne kadar IMF ile 17 defa stand-by imzalayıp borçlanan ve bir türlü kurtulamayan bir ülkeyiz. Kemal Derviş'in programı ile 18.sine de imza koyduk. 15 milyar dolar borç alabilme hayali ile, 50 yıldır yapamadığımız değişiklik ve reformları birkaç ay içinde gerçekleştirmeye çabalıyoruz. Bu aceleciliğimizin asıl sebebi, eski borçlarımızın vadesi gelen ödemelerini yapabilmek. Paketin ilk dilimi 4 milyar dolarla geçen ayı kurtardık. Bu ay sonu yapılması beklenen ama 3 Temmuz'a ertelenen IMF İcra Kurulu toplantısından eğer yeşil ışık çıkarsa, 3 milyar dolar daha alıp borç ödeyeceğiz. Daha fazla ticaret... Neyse konumuz bu değil. Worldwatch Enstitüsü isimli düşünce kuruluşunun uzmanlarından David Malin Roodman'ın, borç batağını ve borçlanan ülkelerin nasıl ateşten bir gömlek giydiğini anlatan yeni kitabından kısaca bahsetmek istiyorum. Roodman, IMF ve Dünya Bankası'nın mevcut borçlandırma mekanizmasının, tamamen pragmatik çözümler esasına dayandığını ve bu sebeple de borç batağındaki ülkelerin ne borçlarının bitmesini, ne de düzlüğe çıkmalarını asla sağlayamadığını iddia ediyor. 'Affet ve unut' politikasının belki IMF'nin zevahirini kurtarabileceğini vurgulayan yazar, bunun asla borçlu ülkelere fayda vermediğini belirtiyor. 47 ülkenin 422 milyar dolarlık borcuna karşılık, ABD, AB, Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada'nın yıllık askeri harcamalarının 427 milyar dolar olduğunun altını çiziyor. "www.worldwatch.org " adresinden de ulaşabileceğiniz sözkonusu kitaptan bazı ilginç alıntılar ise şöyle: -Fakir ülkelere borç vermek yerine, onlara uyguladığınız ticari bariyerleri kaldırın. Öncelikle bu ülkelerden ithalat yapın. Onlara döviz kazandırın. -IMF ve Dünya Bankası çalışanlarını, 'tahsildar' ve 'borçların geri ödenmesini sağlamakla görevli eli sopalı baskıcı kontrol memurları' yerine, o ülkelerin kalkınmalarında, idari ve mali yapılanmalarında faydalı olacak 'gerçek uzmanlar-danışmanlar' haline getirin! -Borçların büyük bir bölümünün asla geri ödenemeyeceğini baştan kabul edin! Bunları silin. Mekanizmadaki hatalı uygulamaları ve stratejiyi düzelterek yeni bir anlayışa girin. Krizlerin sebeplerini doğru tespit edip, bunlardaki hata ve paylarınızı artık tekrarlamayın! Kemal Derviş'in programına kilitlenmiş Türkiye'nin; esnafın, sanayicinin, işçinin, çiftçinin, memurun, emeklinin ve tabii ki o burnundan kıl aldırmayan siyasetçilerimizle bürokratların, David Roodman'ın bu borç batağını anlatan kitabını mutlaka okumalarında büyük yarar olacak. Tabii vakitleri olur ve çok önemli(!) meşguliyetlerinden fırsat bulabilirlerse...