Başkan Bush, terörle mücadelede Amerikan kamuoyunun desteğini sıcak tutmak için, elinden gelen her gayreti gösteriyor. Başkomutan olarak her vesile ile yaptığı ateşli konuşmalar, 'savaş' ve 'terör' sözcüklerini, sürekli gündemin birinci maddesi yapıyor. Aslında sadece 11 Eylül terör saldırısının faillerini ve dünyanın her yerindeki teröristleri bitirmek için yapılmıyor bu savaş.. Başkan Bush'un da, -popülaritesini sürdürmesi ve skandallar ile kötüye giden ekonominin Amerikan kamuoyundaki olumsuz etkilerini unutturmak için- 'savaşa' ihtiyacı var. Kasımda seçim var ABD'de bu yıl kasım ayında, çok önemli bir seçim var. Temsilciler Meclisi'nin 435 üyesi ve Senato'nun üçte biri yenilenecek. Cumhuriyetçiler ile Demokrat Parti arasında kıran kırana, çok çekişmeli bir seçim olacak. Başkan Bush'un partisi Cumhuriyetçiler, Temsilciler Meclisi'ndeki az farklı çoğunluğu Demokratlar'a kaptırmamak ve de Senato'daki Demokratlar lehine kılpayı fazlalığın daha da büyümesini önlemek için, bu seçime muazzam asılıyorlar. Ama enerji devi Enron şirketinin iflası ile ortaya çıkan gelişmeler, Başkan Bush yönetimini felaket kaygılandırıyor. Amerikan KONGRESİ ve kamuoyu bu iflası derinine araştırırken, her geçen gün ortaya büyük bir skandalın kokuları yayılıyor. Bu skandal öncelikle Başkan Yardımcısı Cheney ile bazı bakanları ve tabiatıyla Bush'u çok yaralayacak görünüyor. Öte yandan Amerikan ekonomisindeki durgunluk, tehlikeli şekilde sürüyor. Clinton döneminin refah ve rahatlığı, mumla aranır hale geldi. Gün geçmiyor ki kapanan şirketler olmasın.. İşsizlik korkunç boyutlara ulaştı. Orta direk Amerikalı'nın beli fena kırıldı. Bu durum Bush yönetiminin en yumuşak karnını oluşturacağa benziyor. Filmlerden gerçek savaşa Hollywood yapımı 2 film var. "Wag the Dog" ve "Primary Colors" isimli filmlerde, 'başkanın ve adamlarının seçimi kazanmak için gerektiğinde düzmece savaşları bile göze almaları, komplolarla kamuoyunu nasıl kendi yönlerine çekmeye çalıştıkları' konu ediliyor. "Seçimi kazanmak için yapabilecekleri", alaylı ve etkileyici bir biçimde anlatılıyor. Oysa ki Bush'un, filmdeki başkanlara nazaran önemli avantajları bulunuyor. Bir defa elinde 'terörle mücadele' gibi, destek gören bir kozu var. Ayrıca kabinesindeki, gözü kapalı Irak'a ve hatta İran'a saldırıdan bahseden; potansiyel terör suçlularını bırakın adalete getirip yargılamayı, yakalandıklarında- inlerinde anında imha edilmesini isteyen 'şahinler' de cabası. Zaten Bush da hem başkomutan edasından, hem de bu şahinlerin havasından oldukça etkilenmiş durumda. Terörle mücadele için ta en başta kullandığı 'Haçlı ruhu' ve şimdilerde sık sık tekrarladığı 'Kuzey Kore, Irak Ve İran Şer Ekseni' kavramları ile, savaş havasına ne kadar istekli olduğunu açıkça sergiliyor. Seçim yaklaştıkça bu şahinvari manzaranın dozu daha da artacak. Amerika'nın terörle savaşı, sadece Afganistan ile sınırlı kalmayacak. Sıradakilere de 'sıra' gelecek. Aydınların bildirisi Ancak savaştan pek hoşlanan Bush'un başını ağrıtan gelişmeler de var. Önceki gün 12 Şubat'ta, ABD'nin unutulmaz başkanlarından Lincoln'ın doğum günü münasebetiyle, Amerika'nın önemli entelektüelleri bir bildiri yayınladılar. (Bildiriye, www.americanvalues.org adresinden ulaşılabilir.) Bu bildiri, Amerika'nın değerleri, kamuoyunun eğitimi ve sivil toplumda aile konularında uzman New York merkezli 'The Institute for American Values' isimli düşünce kuruluşu tarafından da desteklendi. "Amerika'dan Mektup-Ne için savaşıyoruz" başlıklı bu bildiride, terör ve Amerika'nın savaşı derinden sorgulanıyor. 60 önemli ismin imzaladığı bu bildiride dile getirilen hususları nasipse bir sonraki yazımızda aktarırız. Bush savaş istiyor. Buna da gerçekten ihtiyacı var. Ama, hem Amerikan kamuoyunda hem de dünyada yükselen sağduyulu sesler ne olacak? Bakalım Bush çok istekli olduğu global savaş ile bunu sorgulayanlar arasındaki dengeyi nasıl kuracak? Bekleyelim görelim.