Değişime hazır ve hazırlıklı olmak

A -
A +

Bush'un Avrupa gezisi sonrasında, ABD ve AB birbirlerine daha çok yakınlaştılar. Büyük ve Genişletilmiş Orta Doğu Projesi çerçevesinde gelişmelerin hızlandığı bir döneme giriyoruz. Hem Orta Doğu'da, hem de Kafkaslar'da, değişim rüzgarları hızlı esmeye başladı. ABD'nin Irak'ı işgalini, basit bir olay olarak değerlendirenler oldu. Aynı çevreler bunun global değişim için "başlangıç" teşkil ettiğini görmezden geldiler. Halbuki ABD Dışişleri Bakanı Rice, Ulusal Güvenlik Konseyi Başdanışmanı olarak 2 yıl önce yazdığı makalede, bu değişimin koordinatlarını açıkça vermişti. Rice göre, başta Orta Doğu olmak üzere dünyanın sancılı bölgelerinde "rejim ve sınır değişiklikleri" kaçınılmazdı. Demokratikleşme, reformlar, insan hakları, serbet ticaret ve terörle global mücadele, super güç ABD'nin global değişimde uyguladığı-uygulayacağı diplomatik araçlar olacaktı. ABD'nin çıkarları doğrultusunda gerekirse bu konular için askeri seçenekler de gündeme gelebilecekti. Hayati çıkarlar ve işbirliği ABD'nin soğuk savaş döneminden beri Orta Doğu'ya yönelik dış politikasında değişmeyen 2 hayati hedefi ve önceliği oldu. İsrail'in güvenliği ile petrolün dünya pazarlarına çıkışının engellenmemesi hedefleri, ABD için hep hayati derecede önemli hususlardı. ABD dış politikasındaki "hayati" sözcüğünün, gerektiğinde savaşın göze alınması anlamına geldiği de unutulmamalı. Afganistan ve Irak'a müdahale, bu değişim sürecini başlatan askeri operasyonlar olarak tarihe geçti. Afganistan'a Birleşmiş Milletler ve NATO desteği ile müdahale oldu. BM'den uzlaşma çıkmamasına rağmen, ABD'nin Irak operasyonunu gerçekleştirmesi, global değişim için süper gücün ne kadar istekli ve hazırlıklı olduğunun açık göstergesiydi. Bush'un Avrupa gezisi şimdi, hem Irak'ta hem de Orta Doğu'daki değişim operasyonlarına, ABD'nin daha fazla destek ve katkı almasını sağladı. Irak'taki seçimler ve Orta Doğu'da İsrail-Filistin barış görüşmelerinin tekrar başlaması, ABD ile Avrupa Birliği'ni ortak harekete ve işbirliğine daha çok yaklaştırdı. ? Türkiye daha aktif olmalı Orta Doğu ve Kafkaslar, Türkiye'nin yan bahçeleri. Buralara ilgisiz ve seyirci kalınmasının, hiçbir mazereti ve haklı gerekçesi olamaz! ABD'nin Irak'a müdahalesinde, 1 Mart Tezkeresi'nin TBMM'de kabul edilmemesi, Türkiye'nin ABD nezdindeki itibarına gölge düşürdü. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün de belirttiği gibi, Türkiye, engelleyemeyeceği değişim ortamlarına, kendi menfaatleri doğrultusunda, gerektiğinde en az kötüyü de seçerek aktif biçimde katılmalıydı. Tezkerenin kabul edilmemesi, hem Türkiye ve ABD, hem de bölge için kayıp oldu. Bugün bölgede ve özellikle Irak'ta yaşanan sancıları daha aza indirecek doğru ve adil politikaların uygulanmasına mani teşkil etti. Tezkerenin kabulü, ABD'nin daha çok dinleyeceği ve tecrübelerinden yararlanacağı bir Türkiye'yi devreye sokacaktı. Aksi olunca Türkiye, sürecin belirleyicilerinden olma fırsatını kaçırdı! Türkiye şimdi, bu değişim sürecine daha aktif ve belirleyici olarak katılmanın yolunu bulmalı. ABD'nin artık uluslararası destek ve işbirliği ortamına daha çok ihtiyaç duyduğu bu yeni dönemde, geçmişteki ürkek ve duygusal hatalarını tekrarlamamalı. Değişim, Türkiye'siz de oluyor. Ama Türkiye'nin içinde bulunacağı ve yüzlerce yıllık tecrübelerini aktararak katkı sağlayacağı bir global ya da bölgesel değişim süreci, hem daha çok adil, hem de daha barışçı bir ortam sağlayacaktır. Ayrıca, İslamiyeti, laiklik ve demokrasiyi birarada yaşatan örnek modeliyle de, huzura hasret milyarlarca insana umut teşkil edecektir. İnşallah global değişime bu sefer daha entegre olmanın ve aktif biçimde katkıda bulunmanın yolunu buluruz. Sağduyu ve menfaatlerimizin, bunu gerektirdiği hiç hatırdan çıkarılmamalı!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.