Derviş'in Washington temasları ve sisli görüntü

A -
A +

Kemal Derviş, Washington'da! IMF ve Dünya Bankası ilkbahar ortak toplantısı için Washington'a gelen Derviş'in, yoğun bir programı var. Bu yüklü gündeminin ağırlığını ise, yeni ekonomik programın uygulanabilmesi için gerekli dış desteğin 'işaretlerini' alabilmek oluşturuyor. Washington'daki temaslarına dün başlayan Derviş bugün ABD Hazine Bakanı Paul O'Neill ve Dünya Bankası başkanı James Wolfhensohn'la görüşüyor. Yarın ise IMF Başkanı Hörst Köhler ile biraraya gelecek. Derviş, IMF ve Dünya Bankası ilkbahar toplantıları sırasında uluslararası finans çevreleri ve Washington'a gelecek olan G-7 ülkeleri ekonomi yöneticileriyle görüşmeler yapacak. Yeni program hakkında bilgi verecek. Dış desteğin belirli hale gelmesini sağlayacak girişimlerde bulunacak. Pazartesi'ye kadar IMF Finans Komitesi ve Dünya Bankası Kalkınma Komitesi yetkilileri ile de görüşmeler yapacak olan Derviş, ilkbahar toplantısı için Washington'da bulunan G-7, G-10, G-15'lerin maliye bakanlarından görüşebildikleri ile de temaslarda bulunacak. Daha sonra New York'a geçecek olan Derviş'in, burada uluslararası finans çevreleri ile bir dizi görüşmeleri olacak. Dün akşam Washington Büyükelçiliği'ndeki basın toplantısı düzenleyen Derviş, oldukça umutlu ve keyifliydi. Ancak hemen vurgulamalıyız. Derviş'in beklentileri ile, krizden bunalmış Türkiye'nin beklentileri arasında önemli farklılıklar var. Bir kere Derviş oldukça gerçekçi. Washington ve uluslararası arenalarda işlerin nasıl yürüdüğünün iyi farkında. Bunları da her vesile ile açıkça belirtiyor. Ama meramının hem Türk kamuoyunda, hem de hükümet ile siyasi çevrelerde tam anlaşıldığı söylenemez. Washington'a her gelişindeki 'acaba ne kadar kaynak ve dış destek sağlayacak' beklentisi bunun en açık göstergesi. Derviş'in ta başından beri söylediği husus, yeni bir program yapılır ve o meşhur 15 yasa tasarısı kanunlaşırsa, programa dış destek sağlanabilir. Zaten IMF ve Dünya Bankası yetkilileri ile ABD ve hatta AB bile, yeni programa ancak böyle 'destek' vereceklerini belirttiler. Öte yandan, burada da bir anlayış farkı var. Destekleyeceklerini söyleyenler, net bir tavır ve rakam ortaya koymuyorlar. 'Hele şu programı bir uygulamaya başlayın görelim. Yapısal değişiklikler ve reformlar hele bir tamamlansın bakalım.' şeklinde pozisyon alıyorlar. Ayrıca işin tekniği gereği, normal prosedür de uzun. Bir de buna dış destek vermeyi düşünenlerin 'uygulamaları bir görelim' beklentisi eklenince, ortaya garip bir durum çıkıyor. Şartsız dış destek yok Bir tarafta hemen 12-15 milyar dolar dış kredi bekleyen Türkiye, diğer tarafta bunu sağlayacakların belirsiz tutumları! Aradaki iletişim eksikliği ve 'mantalite' farkı da cabası.. Hemen 12-15 milyar dolar bekleyenlerin unuttukları başka hususlar da var. Türkiye, geçen yıl belirlenen ve hatta 2001 Haziran'ına kadar takvime bağlanarak verilmesi planlanan 6.25 milyar dolarlık ek yardımı bile alamadı. Şimdi ise sil baştan yeni bir program yaptı. Niyet Mektubu'nu IMF'ye veriyor. Bu programın IMF İcra Kurulu'nda görüşülmesi ve olumlu karar çıkması en erken Mayıs ortasını bulacak. Bir başka konu da IMF'nin bir ülkeye acil ve az şartla hemen kredi sağlaması için, o ülkede 'yabancı sermaye' olması ve krizin 'global yayılma tehlikesinin (riskinin) bulunması gerekiyor. Kendi iç sermayesini bile İsviçre'de, ABD'de yani 'dışarıya aktararak güvenceye alan' ve de yabancı sermayesi 'yok' denecek kadar az olan bir Turkiye'ye dış destek ve kredi hemen niye ve nasıl gelecek ki?.. Ayrıca ne IMF'si, ne de ABD, AB ve G-7'leri, desteklerini 'şartsız' verecek değiller! Derviş, Türkiye'de nabzımıza göre şerbetle 'Batı bize politik şantaj yapmasın!' diyor. Ama dışarıda işler öyle yürümüyor ki.. Washington'ı ve diğer başkentleri ziyaret eden Dışişleri Bakanı İsmail Cem'e nasıl 'ekonomi ve kriz' soruluyor, konuşuluyor ise; Derviş'e de dışarıda muhatapları Kıbrıs'ı, Kürt meselesini, NATO'daki Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği (AGSK) vetosunu, savunma ihalelerini, MGK'yı, demokratikleşmeyi, yolsuzlukla mücadeleyi ve daha birçok iç konuyu dolaylı dolaysız gündeme getiriyorlar. Getirmek ne kelime, yapacakları belirsiz yardımı ve desteği, bizim kızdığımız 'şartlara' bağlıyorlar. Bütün bunlara, Türkiye'nin kriz sonrasında girdiği hesaplaşma ve yeniden yapılanma da eklenince, iç ve dış beklentiler arasındaki 'net farklılıklar' çok daha açık görülüyor. Derviş bile DSP'de değil, ortanın solunda yeni bir siyasi oluşum içinde yeralacağını vurguluyorsa, Türkiye'nin yakın geleceğindeki yeni siyasi yapılanmaları gözlüyorsa, dışarının kredi ve destek konusunda ağırdan almalarını 'normal' karşılamak gerekmez mi? İşin özeti, değişim ve yeni yapılanma gerçekleşmeden, sisler dağılmadan, taşlar yerine oturmadan, krizden ve etkilerinden kurtulmak da, dış destek sağlamak da kolay olacağa benzemiyor. Felaket tellallığı yapmayalım. Umutları söndürmeyelim. Tamam; bunlara bir diyeceğimiz yok! Ancak temennilerle tahminleri, hayallerle gerçeği birbirine karıştırmamak gerekiyor. Ekonomiyi siyasetten ayırmak değil; siyasileri daha ekonomi düşünür ve programlar ortaya koyar olmayı icap ettiriyor. Gönlümüze göre olmasa da, dış beklentileri nasıl karşılar ve uyuşuruza gelmeden, iç beklentilerimizin 'lafta kalacağını ve gerçekleşmeyeceğini' iyi anlamamız, buna göre de hareket etmemiz gerekiyor. Beğensek de beğenmesek de Washington'dan görüntü böyle.. Kolay gelsin hepimize...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.