Ak Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan çarşamba akşamı New York'a geçerken, oldukça neşeliydi. Keyfi yerindeydi. Washington'daki temaslarından oldukça memnundu. Hatta muğlak bazı sözlerinin spekülatif biçimde Türk basınına yansıtılmış olması, maksadının dışında haber ve yorumlar olarak değerlendirilmesi bile, keyfini bozmadı. Gerçekten Tayyip beye Washington'da olağanüstü bir ilgi vardı. Üstelik 2 hafta içinde yapılan bir program olmasına rağmen, Washington'da mesajlarının ulaşmasını istediği her kişi ve kuruluşla görüştü. Tayyip Erdoğan Washington'daki temasları sırasında, 4 ayrı düşünce kuruluşunda basına da açık olarak konuştu. Ayrıca Rand ve Heritage isimli düşünce kuruluşlarının uzmanları ile basına kapalı olarak görüştü. Her toplantısı alışılmışın dışında kalabalıktı. ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan 6-7 kişinin takip ettiği açık toplantıları oldu. Bu ilgiden oldukça memnun kaldı, Tayyip bey. Kendisini dikkat ve ilgiyle dinleyen, her türlü soruyu soran muhataplarına da mesajlarını açık ve net olarak, samimiyetle aktardı. Tayyip beyin bu halk adamı tavrı, açıklığı, samimiyeti, Washington'da çok olumlu bir intiba bıraktı. Sıcak bir atmosfer oluşturdu. Ziyaretin bir başka ilginç yanı, bugüne kadar Washington'da Tayyip Erdoğan'dan başka, 3 gün içinde 6 ayrı düşünce kuruluşunda konuşan bir başka Türk büyüğünün olmamasıydı. Bu gerçekten kırılması zor bir rekordu. Bizce bu durum, Tayyip Erdoğan'ın Washington'da ne kadar ilgiyle takip edildiğinin en açık göstergesidir. Gerçi 'ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Grossman'dan randevu bile alamadı' diyerek ziyareti başka türlü değerlendirenler de oldu. Ama Tayyip bey, resmi yetkililer yerine, sivil toplum örgütleri ve düşünce kuruluşlarıyla temaslarda bulunmayı yeğlemişti. Bu stratejisi tuttu. Zira neredeyse Washington'daki bütün Türkiye uzmanları ve ilgililerine, hem de dar bir zamanda bu strateji sayesinde ulaşmayı becerdi. Tayyip Erdoğan, Washington'daki en kapsamlı konuşmasını, Ulusal Demokrasi Enstitüsü'nde yaptı. Basına açık toplantıların en sonuncusu olan ve Enstitü'nün başkanı Nelson Ledsky'nin konuşma konusunu "İslam ve Demokrasi" olarak belirlemesi, Tayyip beye bu konuda geniş bir ufuk turu yaptırdı. Amerikalılar, 11 Eylül saldırısından sonra, Türkiye'nin İslam ülkelerine model teşkil edeceğini, her fırsatta dile getiriyorlar. Başbakan Ecevit'in ziyareti sırasında da bu konuda çeşitli sorular geldi. Ama Erdoğan, -Ecevit gibi kalıplaşmış ifadelerle konuyu geçiştirmek yerine, bu konudaki bilgisini de konuşturarak sorulara oldukça net cevaplar verdi. Bu durum, öğrenmeye meraklı Amerikalılar'a büyük etki yaptı. Önemli katkılarda bulundu. Tayyip beyin verdiği en önemli mesaj, demokrasi ve İslam ilişkisinin doğru olarak ortaya konulması gerektiği idi. Demokrasi ile İslam'ın uyuşmadığını (örtüşmediğini) iddia edenlerin, radikal İslamcılar ve radikal laikler olduğunu belirten Erdoğan, bunların ve politik İslam'ın getireceği tehlikelere dikkat çekti. Erdoğan'ın bu konudaki mesajları şöyle oldu: "Sadece terörü kınamak, yeterli değildir. Terörle mücadele için ortak bir zemin oluşturulması gerekir! Terörün dini, ırkı yok! Hepsi lanetlidir. Ciddi bir mücadele zemini oluşturulması hayati derecede önemlidir. Dünyanın geleceği buna bağlı. İslam ve demokrasi ilişkisi bu sebeple her zamankinden önemli hale geldi. Eğer ön yargılardan kurtulunulursa, İslamiyet ve demokrasinin ne kadar uyuştukları görülecektir. Dini değerler, toplumların omurgasını ve kültürünü besleyen kaynaklar olarak, demokrasilerin güçlenmesine asla mani değildirler. Biz din eksenli bir parti olmadığımız gibi, siyasal İslam'a ve totaliter laikçilik anlayışına da karşıyız. Suudi Arabistan'daki gibi radikal dini rejimleri tasvip etmiyoruz. AK Parti olarak bizim referansımız, Türk Anayasası'nda yerini bulan laik, demokrat, sosyal ve hukuk devleti ilkeleridir. Biz bu prensiplere bağlıyız. İdeolojilerle bir ilişkimiz yok. Dine dayalı bir devlet ve yönetim düşünmüyoruz. Laiklik anlayışımız, bütün yönetimlerin; ister Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi; isterse ateist olsun; bütün din ve inançlara, aynı mesafede olması ve bütün inançları korumasıdır. Bunu gerçekleştirirsek, gerginlikler olmaz. Türkiye'deki vatandaşlık bilincinin gelişmesine çok ihtiyacımız var. Bunu başardığımız takdirde, laik ve demokrat Türkiye çok iyi bir model teşkil edecektir. Modellik lafla olmaz. Yumuşak, ılımlı ve sertlikten arınmış, istenen ve beğenilen kendiliğinden oluşacak gerçek bir modellikten bahsediyoruz. Biz AK Parti olarak demokratik bir Türkiye'nin, demokrasisini geliştirmiş bir Türkiye'nin İslam ülkelerine çok pozitif etki yapacağına ve iyi bir model olacağına inanıyoruz. Demokrasi ve insan haklarının globalleşmesi çok olumlu bir gelişmedir. Bunlar İslam Dünyası için de gereklidir. İslam ve demokrasi arasındaki pozitif ilişki, dünya barışının ve geleceğinin en önemli teminatıdır." Tayyip Erdoğan'ın başarılı Washington temasları ve mesajları özetle işte böyle. Amerikalılar, Tayyip beyi ilgiyle izlemeyi sürdürecekler.