Gül'ün, Washington Post'taki uyarıları

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, ABD'nin etkili gazetelerinden The Washington Post'ta, Lübnan trajedisi ve Orta Doğu konusunda bir makale yazdı. "ABD'nin dünyada büyük hayal kırıklığına yol açtığını" dile getiren Gül, "Genişletilmiş Orta Doğu Projesi'nin büyük yara aldığını" ifade etti. "Barış, demokrasi, adalet ve evrensel değerlerin bölgeye taşınması konusundaki çabaların büyük zarar gördüğünü" belirtti. Abdullah Gül'ün yazdıkları, dost ve müttefik bir ülkenin samimi uyarıları. ABD, (Irak'tan Afganistan'a, Orta Doğu'dan İran'a, terörle mücadeleden İsrail'in saldırgan tutumuna tam destek verilmesine kadar) uyguladığı politikalarına, ağır eleştiriler alıyor. Amerika imajı giderek daha da çirkinleşiyor. ABD'nin bu prestij ve imaj kaybı, üstelik sadece İslam ve Arap Dünyası ile de sınırlı değil. ABD'nin uyguladığı politikalara, -Japonya'dan İngiltere'ye, Latin Amerika'dan Afrika'ya- her yerde büyük kızgınlık ve antipati var. ABD kamuoyu bile bu adaletsiz politikalardan bunalmış vaziyette. 2008 Kasım ayındaki başkanlık seçiminde Bush'un partisi Cumhuriyetçiler'den aday olması beklenen ABD Senatosu'nun önde gelen üyelerinden Senatör Chuck Hagel, uygulanan politikaları çok sert biçimde eleştiriyor. ABD'nin Lübnan'da hâlâ ateşkes sağlamamasının, bütün dünyada nefret uyandırdığına dikkati çekiyor. Vicdanlara atılan bombalar Senatör Hagel'ın eleştirileri ile Gül'ün makalesinde vurguladığı hususlar büyük paralellik arz ediyor. Gül, "Lübnan'da devam eden trajedinin, Orta Doğu'nun demokratik dönüşümüne yönelik umutların da paramparça olmasına yol açtığına; ABD'nin özgürlük ve adalet konularındaki liderlik mirasına ilişkin uyandırdığı kuşkulara ve sorulara" dikkati çekerken şunları yazıyor: -"Lübnan'da gözümüzün önünde gelişen ağır trajedi ve üç haftadır süren acılardan sonra uluslararası toplumun bunu hâlâ sona erdirememesi, maalesef ABD'nin özgürlük ve adalet konularındaki gururlu mirasına ilişkin sorular uyandırıyor. Benim neslim, demokrasinin yüksek değerlerinin yanında duran bir ABD imajıyla büyüdü. Bu nazik, kibar millet görüntüsü, Lübnan'daki olaylar gelişirken dünyanın her yerinde milyonlarca insanın bunu korkuyla izlediği bir ortamda donuklaşıyor. Bugün Lübnan'daki yıkımın canlı görüntüleri, dünyada evlerin içinden izleniyor. Beyrut sokaklarını vuran her bomba aslında, her yerde insanların vicdanlarını da vuruyor. Dünyanın her yerinde aynı soru soruluyor: Tek başına bu trajediyi durdurma imkân ve kabiliyetine sahip olan dünyanın tek süper gücü, insanların bu kadar acı çekmesine neden göz yumuyor ve merhamet çağrılarını neden karşılıksız bırakıyor? Demokratikleşme umutlarına ağır darbe Bizim, ABD ve diğer müttefiklerle binbir çabayla geliştirilmesine uğraştığımız Orta Doğu'nun demokratik dönüşümüne yönelik umutlar da, bölge insanlarının hayatları gibi paramparça oluyor. Ortaya çıkan derin öfke duygusu, sorumlu hükümetleri, halklarının haklı yere ortaya çıkan kızgınlıklarıyla başa çıkma gibi zorlu bir sınavla karşı karşıya bırakıyor. Bu ortamda radikaller ve fanatikler, eylemlerini haklı göstermeye ve etkilerini genişletmeye çalışıyor. Kimsenin, buna izin vermeye hakkı var mı?" Dışişleri Bakanı Gül'ün bu samimi uyarıları, kolektif vicdanının sesi. Yaşanan insanlık dramına, verilmesi gerekli haklı tepkiler! Zihinleri ve gönülleri kazandırmayan, insanlığı dehşete düşüren adaletsiz politikalarla hiç barış ve huzur gelir mi? Üstelik böyle bir ortamda, kendi koltuklarını koruma telaşına düşmüş Orta Doğu'nun halktan kopuk yöneticileriyle dayanışma içine girmek, ABD'ye yakışıyor mu? Bu adaletsiz politikalar, demokrasiye susamış bölge halklarını daha çok radikalliğe ve nefrete itmez mi? Teröre ve terorist metotlara ilgiyi artırmaz mı? ABD yönetimi dileriz, Abdullah Gül ve Senatör Hagel gibi sağduyulu vicdanların haklı uyarılarını dikkate alır. Bugünkü trajedinin topyekun ve daha büyük bir faciaya dönüşmemesi için acilen harekete geçilmeli!