Washington Büromuza Türkiye'den gelen elektronik mesaj sayısında müthiş bir artış oldu bugünlerde. 'Yandım Allah' feryadıyla dolu bu mesajların ortak özelliği ise, "ABD'ye kapağı nasıl atarız" arayışı. Krizden bunalanlar, umuda yolculukla feraha çıkmak istiyorlar. Böyle düşünmekte de haklılar. Zira gün geçmiyor ki, ABD'de bir Türk heyeti olmasın. Haftayı her partiden bir milletvekilinden oluşan Kamran İnan başkanlığındaki TBMM heyetimizin temasları ile kapattık. Ondan önceki hafta ise Washington'a tam bir Türk çıkarması yaşandı. Daha da önemlisi, kurtarıcımız Kemal Derviş bile Washington'dan gelmedi mi? Geçen ay 2 sefer hasretini dindirdiği Washington'a, bu ay sonu tekrar gelmeyecek mi? Bize para verecek (!) diye beklediğimiz Uluslararası Para Fonu IMF'si, Dünya Bankası yok bilmem nesi hep Washington'da değiller mi? Miami'den başlayarak Florida'nın en görkemli sahil kentlerinde hızla Türk mahalleleri kurulmuyor mu? Önce yükte hafif, pahada ağır 'ağırlıklar', bir yolu bulunarak ABD'de emanete alınıyor; sonra da -ahirette iman boşverilerek- Florida'da 'mekan' tutuluyor. Bu hızlı devri daim, fısıltı ve eş dost referansı ile sürüp gidiyor. Böyle bir ortamda, hele kapağı bir de biz dışarıya atalım denilmesinden normal ne olabilir ki?.. Ama kazın ayağı hiç de öyle değil Bu girişten sonra gelelim mesaj gönderen aziz ve sevgili okurlarımızın isteklerine. Yalnız baştan, böyle umumi bir cevapla yetinmek zorunda kaldığım için özür diliyorum. Ayrıca, bu konuda tek tek özel cevap veremediklerimden, ortak cevaba dönüşen bu yazıdan dolayı lütfen alınmamalarını ve kırılmamalarını peşinen rica ediyorum. Eğer yazılanlar, gönüllerin istediğine uygun düşmezse, ne olur kızmayın.. Hele hele maksadımızın, umut ve hayallere limon suyu sıkılması olduğunu falan da, asla zannetmeyin. Amacımız, yapabildiğimiz kadarı ile 'doğru' bilgi sunmak. Madalyonun gerçek yüzü de görülerek, doğru karar verilmesi. Umuda yolculuğun, hayal kırıklığına yol açmaması ve felakete dönüşmemesi.. Yeşil kart piyangosu Bir kere ABD göçmenlere, kapılarını sıkı sıkıya kapatmış durumda. Kaçak olarak ABD'ye gelmeye çalışmak, sonu hüsran olan tehlikeli bir macera demektir. Normal yollarla (kanuni) gelmek için ise, önce çok zor elde edilen vizeyi alabilmek gerekiyor. Ayrıca ağır bir maddi külfeti olduğu da unutulmamalı. ABD yılda bütün dünyaya 50 bin kişilik kanuni bir göçmen kontenjanı tanıyor. Bundan Türkiye'ye düşen miktar ise 2-3 bin kişilik yeşil kart (green card) piyangosu. Yüzbinlerce kişinin katıldığı çekilişten, ABD'de kanuni oturma ve çalışma imkanı veren bu yeşil kartı alan 2-3 bin talihli Türk'ün en az yarısı da, sevine sevine geldikleri Amerika'dan tekrar Türkiye'ye dönmek zorunda kalıyorlar. Çünkü Amerika demek, para demek; çalışmak, üretmek demek. Eğer ayda asgari 3 bin dolar (3 milyar 600 milyon TL) kazanamazsan veya buna eşdeğer bir kaynağın yoksa, -kim olursan ol- bir 'hiçsin'! Vahşi kapitalizmin acımasız dişleri arasında yok olup gitmemek için, tekrar Türkiye'ye dönmekten (tabii dönebilecek durumun kaldıysa) başka çaren yok.. Doğrudur, imkanı olanlara çocuklarını ABD'de okutmalarını tavsiye eden onlarca yazı yazdım. Hâlâ da aynı kanaatteyim. Ama tabii ki imkanı olanlara.. Bu da ayda asgari 3 bin dolarlık bir gideri baştan göze almak ve bunu oluşturmak demek.. Yoksa değil macera ve umutla gelmek, yeşil kartınız cebinizde bu koca kıtaya ayak bassanız nafile.. Sonu hüsran olabilir.. Aman dikkat.. Acı bir kayıp Washington Din ve Sosyal İşler Müşavirimiz Dr. Abdülbaki Keskin bey önceki gün Hakk'ın rahmetine kavuştu. Cenazesi Türkiye'de defnedilecek olan merhum Abdülbaki hoca, yıllarca Washington'da hizmet vermiş, gayretli bir insandı. Washington'daki 60 dönümlük bir arazide kurulu Türk-Amerikan Vakfı (TAIF) Mescidi onun himmet ve önayak olmasıyla ortaya çıkmış dev bir eserdir. 2 yıldır lösemi (kan kanseri) tedavisi gören merhum Abdülbaki bey, bu hayırlı teşebbüsü ve aziz hatırasıyla, ABD'deki soydaşlarımız tarafindan daima minnet ve rahmetle anılacak. Cenabı Hak taksiratını affetsin ve mekanı cennet olsun. Kendisine rahmet ve kederli ailesine başsağlığı dilerim.