IMF krizi ve Derviş'in Washington temasları

A -
A +

Devlet Bakanı Kemal Derviş'in Washington'daki temasları sürüyor. Dün Dünya Bankası Başkanvekili Sven Sandström, ABD Hazine Bakanı Paul O'Neil ve IMF Başkanı Hörst Köhler ile ayrı ayrı görüşen Derviş, bugün de ABD Ticaret Temsilcisi Robert Zoellick'le biraraya gelecek. Derviş'in önceden planlanan Washington ziyareti programı, IMF İcra Kurulu'nun 3 Temmuz'da yapacağı Türkiye toplantısını ertelemesi ile bambaşka bir anlam kazandı. Ağırlıklı olarak Türkiye'nin ABD'ye daha fazla ticaretini ve bazı ülkelere sağladığı ticaret kolaylıklarından Türkiye'nin de faydalanmasını öngören geziye şimdi bir de, IMF ile ortaya çıkan pürüzlerin giderilmesi eklendi. Normalde 25 Haziran'da yapılıp Türkiye'ye verilecek 1.5 milyar dolarlık kredi diliminin serbest bırakılacağı toplantının önce 3 Temmuz'a, sonra da daha ileriye ertelenmesi, Türkiye'nin IMF ile ilişkilerinde potansiyel 'krizlere' yolaçabilecek önemli bir 'test' niteliği taşıyor. IMF ile krizden kim sorumlu IMF ile yapılan 18. Stand-by Anlaşması'nın ve verilen niyet mektubunun, bundan öncekilerden en önemli farkı, taahhütlerin açık seçik belirtilmesi. Ayrıca bu taahhütlerin kararlı bir biçimde yerine getirileceğinin Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz'ın imzaları ile 'garanti' edilmesi. Dahası, anlaşma ve niyet mektubunun muhtevasının, Türkiye'nin isteği doğrultusunda iç ve dış kamuoyuna açıklanması. Yani ortada gizli ve saklı bir husus yok. Ayrıca IMF Türkiye'ye, tarihinde ilk defa 12 milyar dolar gibi yüksek bir kredi kullandıracak. Bunun şakaya, gargaraya getirilecek bir tarafı bulunmuyor. Yani IMF'nin kredi dilimlerini serbest bırakmak için titizlenmesinden ve kılı kırk yarmasından daha normal ne olabilir ki?.. Türkiye'deki kamuoyunda -belki de maksatlı olarak pompalanan- yanlış bir anlayış var. Anlaşmanın, 'sanki IMF'nin programı' gibi bir takdimi sözkonusu. Halbuki, Kemal Derviş'in ta başından beri her vesile ile vurguladığı gibi, bu program da bundan önce yapılan 17 stand-by anlaşması gibi, Türk Hükümeti'nin bir programı. IMF, kredi veren; Türkiye de, bunu talep eden taraf. İki taraf kredinin nasıl verileceği ve kullanılacağı konusunda, en küçük detayına kadar anlaşmışlar. Yani ortaya yeni çıkan bir şart ve durum yok. Ertelemenin ve IMF ile bir anlaşmazlığa düşülmesinin sebebi, Türkiye'nin baştan kabul etmekte bir sakınca görmediği ve imzalayarak taahhüt ettiği şartlara, şimdi ufak ufak uymak istememesi. Bunları tıpkı geçmişte yaptığı gibi yine esnetebileceğini ve taahhütlerinden bazılarını yerine getiremeyeceğini zannetmesi.. Bu olacak iş mi? Değil tarihinde ilk defa Türkiye'ye bu kadar yüksek meblağda bir para kullandırması sözkonusu olan IMF, herhangi bir kredi kuruluşu bile yapılan anlaşma dışına çıkılmayı sineye çeker ve krediyi verir mi?.. Kemal Derviş faktörü Yıllar önce IMF ile müzakerelere gelen zamanın Devlet Bakanı Güneş Taner, Türkiye'nin IMF ile tek taraflı izleme anlaşmaları yapılmasını istediğini ve gerekçelerini Washington'daki biz Türk gazetecilerine şöyle açıklamıştı: "Şimdi ben niye 1-2 milyar dolarlık bir kredi için IMF ile uzun vadeli bir taahhüte gireyim ki? Biz onlara alacak ekonomik tedbirlerimizi ve programlarımızı tek taraflı bir mektup halinde bildiriyoruz. Gelin bizi 2-3 aylık sürelerde denetleyin, sonra da programımızı nasıl uyguladığımızla ilgili raporunuzu verin. Ben 15-20 milyar dolar almadan, niye başka türlü bir anlaşma yapayım ki?.." Doğrudur; Türkiye, yıllardır uğraşıp alamadığı bir yüksek kredi miktarını, tarihinde ilk defa elde edebilecek bir anlaşma yaptı IMF ile.. Bu ise, tamamen Kemal Derviş'in bir başarısıdır. Sözlerini ve taahhütlerini yerine getirmemekte kötü bir şekilde sicillenmiş Türk siyasetçisine ve bunun yolaçtığı güvensizliğe rağmen, hem de çok ciddi bir kriz ortamında, IMF ile bir anlaşma yapılabilmesi, Derviş'in sayesinde olmuştur. IMF ve Dünya Bankası da, ABD Yönetimi de Kemal Derviş'e büyük güven duyuyorlar. Bu sebeple, Türkiye ile IMF arasında bu ortamda Derviş gibi güven duyulan bir 'köprünün' olması, Türkiye için çok önemli bir şanstır ve avantajdır. Mesele bu avantajımızı sürdürüp sürdürememekte. Geçen haftaki yazımızda da belirttik. Eğer Derviş'i bıktırırsak, küstürürsek veya Derviş "Yettiniz gayri. Bildiğiniz gibi yapın, ben yokum!" derse, mazallah kriz nasıl olurmuş, hep beraber daha iyi göreceğiz. İnşallah bunlar olmaz. Anlamsız inatlaşmalar ve kabahati IMF'ye atmak gibi 'şark kurnazlıklarının' ya da 'kolaycılığın' yerini, 'basiret' alır. Türkiye, siyasetten ekonomiye yeniden yapılanarak, hem krizden kurtulur; hem de bir daha krizlere girmeyecek duruma gelir.. Kemal Derviş'in Washington'da dün yaptığı basın toplantısında sergilediği 'Devam! Ben kolay kolay pes etmem!' kararlı tavrını sürdürmesi bence, IMF'nin serbest bırakacağı kredi dilimlerinden de daha önemli. Bakalım zaman ne gösterecek?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.