IMF onayı tamam ya değişim?

A -
A +

Uluslararası Para Fonu IMF'nin İcra Direktörleri Kurulu, Derviş'in programını onayladı. Böylece Türkiye'ye bu yıl toplam 12.8 milyar dolar kredi verilmesi ve bunun da 3.8 milyar dolarlık kısmının hemen serbest bırakılması, kabul edilmiş oldu. Eğer 18. Niyet Mektubu'nda taahhüt edilen şartlar yerine getirilir ve IMF programın uygulamalarından memnun kalırsa, 25 Haziran ve 25 Temmuz'da 1.5'ar milyar dolarlık iki kredi dilimi daha serbest bırakılacak. Yine programın uygulamasından tatmin olma şartına bağlı olarak 3'er milyar dolarlık son iki kredi taksidi de, 20 Eylül ve 15 Kasım tarihlerinde Türkiye'ye verilebilecek.. Zaten IMF'den yapılan açıklamada, bundan sonraki 4 ayrı taksit halindeki toplam 9 milyar dolarlık kredinin serbest bırakılmasının, programın uygulanmasına, hedeflerin gerçekleşmesine bağlı olduğu ısrarla belirtildi. Onur kırıcı gelişmeler Türkiye tarihinde ilk defa, IMF'den böylesine yüksek miktarda bir kredi paketi kullanıyor. Ayrıca 18. Niyet Mektubu'nun verilmesi öncesinde ve sonrasında yaşanan tuhaf gelişmeleri de ilk defa yaşıyoruz. Kemal Derviş, programın ilk görüşmelerini Washington'da tamamladıktan sonra yaptığı basın toplantısında, IMF'nin programa kredi vermesi için, '15 günde 15 kanun tasarısının çıkması şartını' koyduğunu açıklamıştı. Hatta IMF'nin 'ya çıkar, ya çıkar dayatması' ile de yetinmemiş, 'olmazsa, ben de bırakırım' demeyi ihmal etmemişti. Gerçi Hükümet, IMF istekleri doğrultusunda sözkonusu kanunların büyük bölümünü, 15 günde olmasa da makul bir sürede, TBMM'den çıkarmayı başardı. Ama iş bununla bitmiyor. Acayip ve birbirinden ilginç gelişmeleri de, bu süreçte birbiri ardından yaşamayı sürdüreceğimiz anlaşılıyor. Senenin bereketi, baharından belli olurmuş. Şimdi şu kronolojik gelişmelere bir bakalım: Derviş IMF ile ilk görüşme turunu tamamladıktan ve 'şartlar' belli olduktan sonra, ABD'nin Ankara Büyükelçisi Pearson, Başbakan Ecevit ile yardımcıları Bahçeli ve Yılmaz'ı ayrı ayrı ziyaret edip, gerçekten Derviş'in programına destek olup olmayacaklarını sordu. Ön taahhütlerini tek tek, birinci elden almak ihtiyacını duydu. Cumhuriyet tarihinde alenen ilk defa karşılaşılan bir durumdu bu, Pearson'ın yaptığı.. Bir yabancı büyükelçi, görev yaptığı ülkenin iç işlerine karışmak zorunda kalıyor; dahası başbakan ve yardımcılarından Türkiye'de yapılması istenen siyasi ve yapısal reformlar için 'taahhüt' alıyordu. IMF'nin vereceği krediye -herhalde çok ihtiyaç duyulduğundan olsa gerek- Hükümet ve Pearson'a muhatap olan 3 lider bu durumdan pek rahatsız olmadılar. 'Çok normal' karşıladılar. Hatta 'bakın biz ne kolay değişiyoruz' mesajını vermek için kullandılar. ABD ve IMF ile ne kadar uyumlu olduklarını sergileme cesaretini gösterdiler. Bush'un mektubu Tuhaflıklar bu kadarla da kalmadı. Geçen hafta Başkan Bush, 'Aman Telekom Kanunu'nu çıkarın ve IMF'nin istediği şartları eksiksiz yerine getirin' mealinde, Başbakan Ecevit'e bir de 'kişiye özel' mektup gönderdi. Bush'un mektubu da bir ilkti. Ama bu da sindirildi. Sindirmenin ötesinde, 'koca Amerika'nın başkanı mektup yazıyor. Helal olsun bize!' sevinciyle karşılandı. Nihayet 18. Niyet Mektubu IMF'ye verildi. Bunu verirken de bir başka 'ilk' gerçekleşti. Önce Başbakan Ecevit ile yardımcıları Bahçeli ve Yılmaz 'IMF şartlarına aynen uyacak; programı uygulayacağız' diye üçlü bir taahhütname imzaladılar. Bu üçlü taahhütname, Derviş ile Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti tarafından imzalanan 18. Niyet Mektubu'nun başına eklendi. Bütün bunlardan sonra da IMF, lütfen programı onayladı. Ne diyelim?.. Hayırlı olsun! Ancak çok sevinenlerin neşelerine biraz turp suyu sıkmak gibi olacak ama, ne olur sakın tatlı hayallere kapılınmamalı. Aksi halde daha büyük hayal kırıklıklarını yaşamak, kaçınılmaz olacak. Zira bu ay verilen 3.8 milyar ile, alınabilirse Haziran ve Temmuz'da serbest kalacak 3 milyar dolar kredi, dış borç ödemelerine gidecek. Yani işçiye, çiftçiye, esnafa ve dar gelirliye 'ilaç' değil! Ayrıca hararetle kredinin gelmesini, programın uygulanmasını bekleyenlere de 'müşahhas' bir getirisi yok! Zaten programın ekonomik kısmı Türkiye'nin makro dengelerini düzeltmeyi ve esas olarak da yapısal-siyasi reformları hedefliyor. Yani, topyekun bir 'değişimi' öngörüyor. Yaşanan gelişmeler ve krizin siyasi boyutunun giderek derinleşmesi, bu değişim için taşların yerinden oynamaya başladığını gösteriyor . Haydi hayırlısı..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.