BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın yeni planı, Kıbrıs'ta çözüm için "son şans" ve "tarihi bir fırsat" olarak görülüyor. Planın, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün Washington ziyaretinin hemen ardından taraflara ve garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'ye verilmesi, ilginç bir zamanlama. Plan her ne kadar "taslak" ve "müzakereye başlanacak metin" ise de, taraflardan 18 Kasım'a kadar öngörüş, bir ay içinde de müzakerelerin tamamlanmasını istemesi açısından, süper baskılı bir takvime sahip! Bu zaman kısıtlaması, AB'nin Kopenhag Zirvesi öncesinde, "Kıbrıs'ta çözümü" öngörüyor. Bunun için gerilimli baskıları devreye sokuyor. Rum tarafını daha müzakerelerin başında güçlü kılarken, Türk tarafını ağır tavizlere zorluyor. ABD'den plana kuvvetli destek ABD Dışişleri Sözcüsü Richard Boucher, "BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın bu plânını ABD'nin kuvvetle desteklediğini" açıkladı. Sözcü ayrıca, "Planın, Aralık ayında AB'nin vereceği karar öncesinde, taraflara anlaşma için 'tarihi bir fırsat' sunduğunu ve tarafların bu fırsatı dikkatle inceleyerek iyi kullanmalarını desteklediklerini" de vurguladı. BM Genel sekreteri Kofi Annan ise, "tarafların kendisine öngörüşlerini 18 Kasım'da bildireceğini, ama ilk tepkilerin çok cesaret verici olduğunu" söyledi. Her iki taraf da şimdi plan üzerinde çalışıyor. Bakalım, 18 Aralık'a kadar müzakereler tamamlanıp, bir uzlaşma ve anlaşma olacak mı? Bekleyip, göreceğiz. Ancak Kıbrıs için, gerçekten tam bir dönüm noktasına girildi. Kıbrıs'ta çözüm olmaması, Türkiye'nin AB macerasına nokta koyacak bir kavşağı da beraberinde getirme riski taşıyor. Plan, Saddam sonrası Irak için de model Anlaşma sağlanması ve çözüme ulaşılması halinde ise, Türkiye'yi bir başka "sürpriz" bekliyor. Yeni Kıbrıs Modeli bu sefer, Saddam sonrası Irak için öngörülen federasyon formüllerinin en başında yeralıyor. Bugün, Saddam sonrası Irak'ın toprak bütünlüğünü tehlikeye sokan her türlü federasyon önerilerine sıcak bakmayan Türkiye, Kıbrıs Planı'nı kabul ettiği takdirde, bunun Irak'ta uygulanmasına da artık karşı koyamayacak. Yıllardır PKK ve bunun destekçileri, "KKTC'yi tanıyan Türkiye'den aynı modeli Kürtler'e de uygulaması" propagandası yapıyorlardı. Aynı şer mihrakları şimdi, Kıbrıs'taki bu yeni plan müzakerelerini, ellerini oğuşturarak sevinçle takip ediyorlar. İyi ki Denktaş'ımız var Kıbrıs Planı, özü itibariyle, "2 egemen devlet ile, bunların kuracakları ortak üst devletten" oluşuyor. Bu üst devlet Kıbrıs'ı, uluslararası arenada temsil ediyor. Üst devletin 48'er kişiden oluşan bir meclis ve senatosunun olması öngörülüyor. Üst devletin yetkileri olabildiğince azaltılırken, egemen devletleri kendi yönetimleri konusunda olağanüstü yetkilerle donatıp "tam egemen" kılıyor. Daha şimdiden Kuzey Irak'ta sözde devlet kurup pasaport kontrollları yapan Barzani ve Talabani'nin, Saddam sonrasında böyle bir modelle ödüllendirilmelerini, Türkiye nasıl hazmedecek? Kritik bir durum. Ama Denktaş gibi bir lidere sahip olmak ve Kıbrıs meselesini yıllardır, -muahalefetleri ve iktidarları ile- tek ses halinde bir "devlet politikası" olarak sürdürme avantajlarımız var. Denktaş'a güveniyoruz. Kıbrıs'ın, bir millet-devlet davası olmasının haklı güvencesini yaşıyoruz. İnşallah KKTC'nin ve Türkiye'nin içine sindireceği bir çözüme kavuşulur. Dileriz bu çözüm, Saddam sonrası Irak'ta da başımızı ağrıtmaz!