Kıbrıs'ta referandum sonrası gelişmeler, KKTC için oldukça iyi yeni bir dönemin başladığını gösteriyor. Gerek Avrupa Birliği (AB), gerekse ABD, referandumda "EVET" diyen Kıbrıs Türkleri'ni ödüllendirmek için çeşitli formüller üzerinde çalışıyorlar. Bu konuda özellikle ABD Dışişleri Bakanı Powell ile BM Genel Sekreteri Annan'ın açıklamaları çok önemli. Powell Reuters Haber Ajansına verdiği mülakatta, "Türkiye'nin ve Kıbrıs Türkleri'nin referandumda çok cesur politik adımlar attığını" vurgulayarak şöyle konuştu: "Şu anda gelişmeleri ve AB'nin Kıbrıs Türkleri'ne yapacağı iyileştirmeleri dikkatle izliyoruz. Bunları çok dikkatle değerlendireceğiz. Henüz (KKTC'yi) tanıma noktasında değiliz. Ama referandum sonuçları ve AB'nin çalışmaları üzerinde dikkatle inceleme yapıyoruz. Referandumda "EVET" diyen Türk tarafının bazı kazanımlar alması gerektiğini düşünüyoruz!" Öte yandan BM Genel Sekreteri Kofi Annan da, "Rumlar'ın planı reddetmelerinden büyük hayal kırıklığına uğradığını söylediği ve evet diyen Kıbrıs Türkleri'ni kutladığı" basın toplantısındaki açıklamasında özetle şunları söyledi: "Kıbrıs Türkleri'ne uygulanan ticari kısıtlamalar muhakkak kaldırılmalı. Önümüzdeki hafta Güvenlik Konseyi'ne referandum sonuçlarıyla ilgili rapor vereceğim. Konsey bundan sonra ne yapılması gerektiğini kararlaştıracak. Plana cesurca evet diyen Türkler'in mükafatlandırılması gerekir!" Annan gibi Kıbrıs özel temsilcisi De Sato da, "KKTC'ye uygulanan ambargoların kaldırılmasından yana olduğunu" açık ifadelerle belirtiyor. Kıbrıs'a ekonomik tanınma Bütün bu açıklamalar, "KKTC'nin ilk planda ekonomik olarak tanınması" anlamına geliyor. Zaten Rumları korkutan ve endişelendiren en önemli gelişme de bu. Çünkü Rumlar eğer kısa zamanda bir anlaşma olmazsa, ekonomik tanınmanın ardından siyasi tanınmanın geleceğini, KKTC'nin tanınma sürecinin hızlanacağını ve adanın fiilen ikiye bölüneceğini gayet iyi biliyorlar. Bu korkuları sebebiyle, Annan planını bazı değişikliklerle yeniden referanduma götürmek gibi oyalama taktiklerine başvuruyorlar. Böylece KKTC'ye önce AB, sonra da ABD ve dünya kamuoyundan gelecek ekonomik iyileştirmelerin askıya alınmasını, budanmasını, sınırlı iyileştirmeler olarak kalmasını sağlamaya çalışıyorlar. Rumlar'ın bu oyalama taktiklerinin etkili olacağını söylemek zor. KKTC zaten otomatik olarak ekonomik tanınma sürecine girdi. Bu süreçten çıkacak en kötü sonuç, KKTC'nin Tayvan modeli türü bir ticari serbestliğe ve konuma gelmesidir. Tayvan bugün diplomatik olarak tanınmayan, ama dünya ile serbest ticaret yapabilen bir ülke durumunda. Mesela ABD Tayvan'ı resmen tanımıyor, ama ticaretini en yüksek seviyeye çıkarmakta bir sakınca görmüyor. Aynı şekilde Tayvan'da resmi olmayan büyükelçilik vazifesini yerine getiren bir temsilcilik açmakta da bir mahzur bulmuyor. ABD Kongresi'nin yardım atağı Öte yandan KKTC için iyileştirmelerin olacağı gelişme sürecinin, hızlı işleyeceğinin bir başka göstergesi de, Irak'taki ve Avrasya enerji yollarındaki gelişmeler ile, ABD'nin uygulamaya sokmaya çalıştığı (BOP) Büyük Ortadoğu Projesi'dir. Amerikan KONGRESİ'ne Cumhuriyetçi senatör Hagel ve Demokrat senatör Lieberman'ın sunduğu bir karar tasarısı var. Tasarı, "(BOP) Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde Ortadoğu'da bir kalkınma bankası kurulmasını ve buradaki ülkelere ekonomik yardımda bulunulmasını" öngörüyor. Yani ABD aynen, İkinci Dünya Savaşı sonrasında aralarında Türkiye'nin de bulunduğu bazı ülkelerin demokratikleşme ve Batı'ya entegrasyonunda önemli bir rol oynayan Marshall yardımı gibi yeni bir planı devreye sokmaya hazırlanıyor. Bundan KKTC'nin de pay alması sözkonusu! Bütün bu gelişmeler, Kıbrıs Türkleri'nin referandumda evet diyerek tarihi bir fırsatı yakaladıklarını gösteriyor. Bundan sonrası ise, gerek anavatan Türkiye'nin, gerekse KKTC'nin tek vücut olarak hareket etmelerini, bu tarihi fırsatın en iyi şekilde değerlendirilmesini gerektiriyor. Biz bu konuda çok umutluyuz. ÖNEMLİ NOT VE BAŞSAĞLIĞI: 23 Nisan'ı 24'e bağlayan Cuma gecesi Kerkük'ten Musul'a dönerken elim bir trafik kazasında, Irak Türkmen Cephesi'nin değerli evlatları Dr. İhsan Abdullah, Dr. Ferik Sait, Ahmet Arafat ve Azat Celal'i kaybetmiş bulunuyoruz. Bu aziz şehitlerimize yüce Allah'tan rahmet, ailelerine, Irak Türkmen Cephesi'ne sabırlar diliyoruz. Türk Dünyası'nın başı sağolsun! (H. Mesut Hazar)