Acılarla, zulümle ve protestolarla dolu bir haftayı tamamlıyoruz. Filistin'deki İsrail katliamının her geçen gün bir başka dehşet verici boyutu ortaya çıkıyor. Huzura hasret dünya, giderek hayatın daha da kötüleşeceği bir hal alıyor. Dün Washington'da onbinler bir taraftan Filistin için yürüdü. Diğer taraftan, ülkeleri felakete sürükleyen IMF ve Dünya Bankası'nı protesto etti. Her yerde nefret var Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası'nın mutad ilkbahar toplantısı Washington'da devam ediyor. Toplantı sebebiyle dünyanın her tarafından gelmiş aktivist ve barış gönüllüleri de bu kurumların dünyayı nasıl felakete sürüklediğini protestoları ile anlatmaya çalışıyorlar. Önceki gün, basın toplantısı sırasında Dünya Başkanı James Wolfensohn'a şöyle soruyorum: "Sayın başkan! Size çok basit bir sualim var. Niye yardım edip kredi verdiğiniz ülkelerdeki insanların büyük çoğunluğu, IMF ve Dünya Bankası'ndan felaket derecede nefret ediyorlar?" Salonda herkes dikkat kesiliyor. Wolfensohn'ın yüzü geriliyor. Ondan sonra tek cümlelik kısa bir cevap veriyor: "Çünkü bize karşı önyargılılar!" Dünyanın dört bir yanından gelmiş gazeteciler katıla katıla gülüyorlar. Hemen arkamdaki Arjantinli bayan gazetecinin gülüşü ise bir başka türlü. Zira kahkaha mı atıyor yoksa hıçkırırcasına mı ağlıyor belli değil. Ama belli olan, Arjantin'deki felaket ve sosyal patlamanın, dünya turuna çıktığı, başka ülkelere doğru yolaldığı. Gayri ihtiyari, Türkiyem hatırıma geliyor. İnşallah Arjantin olmayız diye dua ediyorum. Bu arada NTV'den sevgili Ümit Enginsoy Wolfensohn'a Türkiye'yi soruyor. Dünya Bankası Başkanı Türkiye'nin zor dönemi geçirdiğini ve 'iyi yolda olduğunu' söylüyor. Kendi kendime "İnşallah öyledir!" diyorum. Bu arada Kemal Derviş'in büyük başarı gösterdiğini vurgulamaktan da geri kalmıyor, Wolfensohn... Filistin'deki tüyler ürpertici katliam Ellerindeki afişlerle İsrail'i kınayan ve dehşet verici katliamın resimlerini gösteren Beyaz Saray'ın önündeki kalabalık protestocuların arasına katılıyorum. Sadece Müslümanlardan ibaret değil protestocular. Siyahı, beyazı, Asyalısı, Avrupalısı ve Güney Amerikalısı; Musevisi, Hıristiyanı tek vücüt olmuş İsrail'i gırtlakları patlarcasına protesto ediyorlar. (Protesto gösterisi ile ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyenler lütfen www.internationalanswer.org sitesine girsinler.) Gösteri sırasında aklım EIR Dergisi ve düşünce kuruluşu kurucusu, ABD başkan adaylarından Lyndon LaRouche'un, tam bir yıl önce Başkan Bush'tan talebini hatırlıyorum. LaRouche Bush'a şöyle sesleniyor: "Etrafındaki dalkavukların ve baskıcıların dediklerini dinleme. İsrail'i, milyarlarca dolarlık Amerikan yardımını kesmekle tehdit et. Nasıl Eisenhower 1956'da İngiltere-Fransa-İsrail üçlüsünün Mısır'ı ve Süveyş'i işgalini önlediyse, sen de gücünü göster; İsrail'i durdur!" 59 yıl, 100 kilo ve bıyık Dünyadaki İsrail tehdidinin boyutlarına dikkati çeken ve Bush'u 1956'daki Eisenhower olmaya davet eden LaRouche'un danışmanlarından Richard Sanders'in yolladığı basın bildirisinin başlığında bir de ilginç soru ve cevap var. "Arial Şaron ile Adolf Hitler arasındaki farkın ne olduğu?" soruluyor. Cevap ise şöyle: "Şaron Hitler'den 59 yıl sonra aynı işi yapıyor. Hitler'in bıyıksızı ve de 100 kilo daha şişman olanı! Şaron ve İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF) generalleri, Hitler'in Nazi Generali Stroop'un Warşova Gettosu'nda 1943 Nisan ve Mayıs'ında Yahudiler'e yaptıklarını iyi öğrenmişler. Şimdi aynı modeli Filistin'de Araplar'ı yoketmek için uyguluyorlar. Aynen Hitler gibi davrandıklarını İsrail gazetesi Ha'aretz de yazdı. Bizim EIR Dergisi araştırmaları da bu katliam modelinin uygulandığını belirledi. Şaron'un yaptığı katliama sağduyulu Yahudiler de karşılar. İngiltere'nin önde gelen Musevi politikacılarından parlamenter Gerald Kaufman, Guardian gazetesinde Ariel Şaron'u 'savaş suçlusu' olmakla ve 'İsrail Ordusu'na Filistinliler'i barbarca yoketme emri' vermekle suçladı. Bu hareketiyle Şaron'un, 'Davut Peygamberin yıldızını iğrenç bir şekilde kana buladığını ve bütün Yahudiler'e büyük kötülük ettiğini' özellikle vurguladı." Bir tarafta IMF ve Dünya Bankası, Şaron gibi azgın zalimlerin kan tutkusu; öte yanda sömürülen, yokedilen, zulme uğrayan milyarlarca insan... Ve bütün bunları şaşkın, şaşkın seyreden aciz Bush.. Çivisi çıkmış ve felakete sürüklenen bu dünyaya, barış ve huzur gelir mi? Siz bu barış hayalinin gerçekleşeceğine inanıyor musunuz? Sahiden söyleyin; barış ve huzur olur mu?