Stadyumdan dış politikaya öfke seli

A -
A +

Ne oluyor bize? Sokaklarda, stadyumlarda barut fıçısına döndük. Camilerimiz, cenazelerimiz bile slogan yarışına büründü. Hep düşman arar, herkesi karşımızda görür olduk. En aklı selim içinde olması gerekenler bile baştan aşağı duygusal tepkiyi hayat tarzı yapmış durumda. Hukukçusundan, bürokratına; sade vatandaştan, siyasetçisine herkes takım tutar gibi ön yargılı. Her konuda duygularımız ve arzularımız konuşuyor. Ne objektiflik, ne gerçeği arama, ne kazandık düşüncesi, ne de ölçüp biçme hak getire.. Bu öfke ve nefret selinden dolayı, en bir ve beraber olmamız gereken konularda bile ayrışmaya gidiyoruz. Hayrettir! Artık milli meselelerimizde ve ülkemizin yüksek menfaatlerinde bile tek ses olamıyor, sağduyulu davranamıyoruz. Halbuki, ne devlet idaresi, ne de dış politika uygulamaları, böylesine duygusal yaklaşımı kaldırmaz. Ülkemizin menfaatleri, öfkeli duygusal tepkilerle değil, akılcı ve sağduyulu yaklaşımlarla korunur. Uluslararası ilişkiler, herkese savaş ilan ederek değil, diplomasi ve inceden inceye planlanmış sağduyulu politikalarla yürütülür. Hayal dünyalarında yaşanarak, gerçek durumları görmezden gelerek adım atılmaz! Böylesine ayranı kabarık gidişlerin sonu hüsrandır. Müttefiklere düşman olmak Ülkemizin muasır medeniyetler hedefi, değişmez istikametidir. Bu hedef doğrultusunda kısır çekişmelere takılıp kalmak, duraksamak ülke geleceğini karartmakla eşanlamlıdır. Cumhuriyetin kuruluşundan beri ülkemiz bu istikamette ilerlemek için diğer ülkelerle sağlam ittifaklar yapmıştır. NATO'nun en değerli müttefiği olmak, Avrupa Birliği ve ABD ile stratejik ilişkilerimiz, gelişme ve ilerleme hedeflerimizin belirleyici kilometre taşlarıdır. Sancılı bir coğrafyadayız. Ortadoğu'dan Kafkaslar'a, Balkanlar'dan ve Avrupa'dan Uzak Doğu'ya her krizden ve problemden birinci derecede etkilenmeye açığız. Böyle bir durumda olmamıza rağmen, sağlam ve güvenilir müttefiklik ilişkilerimizle, güçlü ordumuzla, genç nüfusumuzla, büyüyen ekonomimizle, dünya barışına ve güvenliğine katkı potansiyelimizle, "çok önemli" bir ülkeyiz. Demokrasimiz ve istikrarımızla, birçok ülkeye model konumundayız.. Böylesine potansiyeli ve pozisyonu olan bir ülkenin kıymetini iyi bilmeliyiz. Gücümüzü zaafa uğratmamalıyız. İstikrarımızı korumalı, uluslararası ilişkilerimizi daima sağduyu ve akıl çizgisinde tutmalıyız. Global terör tehdidi Öte yandan Türkiye'miz bugün sadece ayrılıkçı ve ırkçı bölücülük değil, global terör tehdidi ile de karşı karşıyadır. Üstelilk global terörle mücadelenin çifte standartları, adaletsizlikleri, müttefiklik ilişkisi içinde olduğu bazı ülkelerin vurdumduymazlıkları ile de muhatap durumundadır. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın son konuşmasında da vurguladığı gibi, "Birleşmiş Milletler zemininde bir mutabakat olmayışı ve bu çifte standartlar, bizzat teröre kaynak teşkil eder" olmuştur. Türkiye böyle bir durumda, çok daha dikkatli ve teyakkuz halinde olmak durumundadır. Tek taraflı uygulamalardan, hele duygusal tepkili davranışlardan uzak durmalıdır. Hem terörle mücadeleye, hem de özellikle Irak gibi bölgemizdeki ateşi bizi çok etkileyen kriz ve problemlere, tek başına müdahil olmamalıdır. Aksine uygulamalar, bizi yalnızlığa sürükler. Gailelerimizi, problemleri artırır. Maazallah ülke geleceğimizi karartır. Muhteşem potansiyelimizi heba eder. Atalarımız, "öfkeyle kalkan zararla oturur" demişler. Şimdi daha sağduyulu hareket etme; duygulardan arınarak, akılcı uygulamalar sergileme zamanı! Birlik ve beraberlikle tek ses halinde ülkemizin gücünü dost ve düşmana göstermeliyiz. Düşman artırmaya değil, çağdaşlaşma istikametindeki yüksek hedeflere yoğunlaşmalıyız!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.