Suudi Kralı'nın ziyaretine ABD'den bakış

A -
A +

Suudi Kralı Abdullah'ın Türkiye'ye gelmesi, hem çok ilginç, hem de çok önemli bir ziyaret. 40 yıllık aradan sonra yapılıyor. Ziyaretin, Ortadoğu'nun kaynadığı, rejim değişiklikleri için düğmeye basıldığı bir zamanda gerçekleşmiş olması haliyle, ekonomik yanı kadar, siyasi boyutunu da önemli kılıyor. Suudi Arabistan, İngilizlerin Osmanlı topraklarında "güç" haline getirdiği bir krallık olarak kuruldu. Bundan kısa süre sonra Yanbu Limanı'nda gemide, ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt'in Kral Abdülaziz bin Suud ile 65 yıl önce imzaladığı tarihi anlaşma Suudi Krallığı'nı, bölgede "ABD'nin en önemli müttefiği" haline getirdi. Öyle ki; İngiltere Başbakanı Churchill'in, 2. Dünya Savaşı hengamesi sırasında gerçekleşen bu anlaşmayı duyduğunda, "hüngür hüngür ağladığı ve Suudi Arabistan'ı ABD'ye kaptırdık" dediği rivayet edilir. (Bakınız eski CIA ajanı Robert Baer'in yazdığı Sleeping with the Devil kitabı) 11 Eylül sonrasında ters esen rüzgârlar Suudi Arabistan, Başkan Roosevelt ile Kral Abdülaziz arasında imzalanan bu anlaşma sonrasında, ABD ile çok sıkı askeri-ticari-siyasi ilişkilerle 2002'li yılların başına kadar geldi. Ne rejimi, ne de dünyaya Vehhabilik ihracı asla mesele teşkil etmedi. Tam tersine ABD'de, "gerçek İslamiyet'in temsilcisi muamelesi" gördü. Suudi vatandaşlarına, Arabistan'daki seyahat acentalarında uçak biletlerini alırken, ABD vizeleri ve hatta Green Card bile verilirdi. Bu durum 11 Eylül 2001 terör saldırısından sonra tersine döndü. Olaya karışan teröristlerin büyük bölümünün Suudi uyruklu olması, ABD'de büyük şaşkınlığa yolaçtı. Rüzgarlar, ters yönde esmeye başladı. NeoCon denilen şahinlerin ve İsrail Lobisi'nin etkili çalışması ile, Suudi Arabistan'ın ve Vehhabiliğin öteki yüzü ABD'nin gündemine oturdu. Gerçi, -dünya petrol rezervlerinin yüzde 22'sini elinde tutan, ayrıca ABD bürokrasisi ile çok karmaşık ve derin ilişkileri olan- Suudi Arabistan'ı bir anda dışlamak mümkün değildi. Ama Suudiler'in ABD'deki yatırımları, mal varlıkları ve faaliyetleri detaylı mercek altına alındı. Suudi vatandaşlarının ABD'ye girişlerine büyük kısıtlama ve zorluklar getirildi. Terörle mücadelede finansman kaynaklarının kurutulması ve kontrollu çalışmaları sonucu, Suudi sermaye hareketlerinin her kalemi çok dikkatle takip edilir oldu. Suudi sermayesi güvenli Türkiye'ye doğru Öte yandan, Bush yönetiminin uygulamaya soktuğu Genişletilmiş Ortadoğu Projesi çerçevesinde, sınır ve rejim değişikliği hedefinde olan ülkelerden birisi de Suudi Arabistan! Bütün bunlar Suudi Arabistan Krallığı'nı çok tedirgin eden hususlar. Yüz milyarlarca dolarlık Suudi sermayesi, ABD'den daha emin ve tehlikesiz ülkelere doğru hareket halinde. Sadece sermaya hareketi ve ticari ilişkiler değil Suudi dış politikası da yeni açılımlar arayışında. Suudi Arabistan'ın Çin, Rusya, Pakistan ve Hindistan'dan sonra Türkiye ile de daha yakın işbirliğine girme çabaları, bu genel eğilimin ve daha güvene kavuşma arayışlarının tabii bir sonucu. Suudi Arabistan ile Türkiye sadece ekonomik alanda değil, terörle mücadeleden Ortadoğu'da ortak politikalara kadar daha geniş bir yelpazede işbirliği yapmalılar. Askeri, siyasi, ticari ilişkilerin birbirine paralel artması, sadece iki ülkenin değil, bölge ve dünya barışı için de gerekli. Öte yandan, Ortadoğu'da artık üstten baskılarla zaptedilemeyen halkların, -demokratikleşme ve reform sürecinde er ya da geç gerçekleşecek değişimler sonrasında- iktidara gelmeleri halinde Türkiye, iktidardan düşmüş hanedanlar ve eski yöneticiler için de "güvenli bir sığınma" limanıdır. Türkiye'nin istikrarlı, komşularına güven veren durumu ve hem AB, hem de ABD ile stratejik ilişkileri, Suudi Arabistan'ın Türkiye ile daha sıkı işbirliğine girme zaruretini açıkça ortaya koyuyor. Her ne kadar, ABD'deki bazı uzman kılıklı ajanlar ve bunların işbirlikçileri daha şimdiden medyada Türkiye'ye gelecek Arap sermayesini karalamaya başladılarsa da, bunların oyununa gelinmemeli. Türkiye ve Suudi Arabistan arasında ticari ilişkilerin artması öncelikle, iki ülke halklarının daha da yakınlaşmasını sağlayacaktır. Biz Kral Abdullah bin Abdülaziz'in ziyaretini, tarihi bir dönüm noktası olarak değerlendiriyoruz. İki ülkeye ve bölgeye hayırlı olsun! Gocunanların, kıskananların ve karalama kampanyası yürütenlerin oyunlarını boşa çıkaracak bir gelişmedir, bu önemli ziyaret!...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.