Ülkemiz için, tarihî dönemeç olan yoğun bir haftayı tamamlıyoruz. Kopenhag'da verilecek karar, Türkiye'nin geleceğinin "yol haritasını" ve "istikametini" de belirleyecek. Ak Parti lideri Tayyip Erdoğan, 24 saat kaldığı Washington'da yaptığı görüşme ve konuşmalarda bir hususun altını sık sık şöyle çizdi: "Türkiye, bir özgürlükler ülkesi olacak! Kopenhag kriterlerini, Ankara kriterleri yapacağız!" Gerçekten ülkemizdeki demokrasi uygulamaları bir türlü Batı standartlarına ulaştırılamadı. Kendimize özgü bir demokrasi anlayışımız var. Bu da eksiklerimizi gidermede bize daima "fren" oluyor. Ne hikmetse, eğer zorlama yoksa, değişime direniyoruz. Hatalarımızı kendimiz bulup tamir edemediğimiz gibi, bunları bize söyleyenlere de gıcık oluyoruz. Bunun sonucunda da yapılması gerekenleri, atılması icap eden adımları, "kerhen" yerine getiriyoruz. "Avrupa Avrupa duy sesimizi" Avrupa Birliği maceramızın bu kadar uzun sürmesinin en önemli sebebi, hep bu anlayışımız. Adeta, "Ya AB bizi bu halimizle alsın; ya da AB bize katılsın!" anlayışı ile yılları tükettik. Evet çok zaman kaybettik. Ama 3 Kasım sonrasında ortaya çıkan tek parti iktidarı ve bu iktidarın da AB hedefi için ortaya koyduğu güçlü siyasi irade, umutlarımızı artırdı. Türkiye başta TBMM ve Cumhurbaşkanı olmak üzere, iktidar ve muhalefetiyle AB'den çıkacak karara odaklandı. Milletimizin büyük çoğunluğu AB'ye girmek istiyor. Bu olumlu hava ve girişimler, geçmişte yapılmayanların, "kısa sürede tamamlanacağı" kuvvetli sinyalini verdi. Buna ilaveten de ABD yönetimi, bugüne kadar bir başka örneği görülmediği şekilde olağanüstü bir destekle Türkiye lehine tavır koydu. Bush yönetiminin ilgilileri, Kopenhag'dan Türkiye'nin isteklerine yakın bir karar çıkması için hâlâ etkili girişimlerini sürdürüyorlar. Hayırlı olsun Siz bu satırları okurken, muhtemelen AB'nin kararı da belli olacak. Dileriz bu karar, Türkiye için hayırlı bir başlangıç teşkil eder. İnşallah köprüler atılmaz. Mazallah, "Türkiye'nin tekrar içine kapanacağı ve istkrarsızlığa yuvarlanacağı bir durum" ortaya çıkmaz. Ancak, artık eksikliklerimizi kendi kendimize bulup, tamir etme yoluna girebilmeliyiz. AB'deki çatlak seslerin sıkça ortaklaşa dile getirdikleri husus hep, "Bizim kanunlarımızın ve yaptığımız değişikliklerin kağıt üzerinde kaldığı, uygulamanın aynen sürdüğü" oldu. Kızmak yerine, bunu ortadan kaldırmakla işe başlamak, en akılcı yoldur. Ayrıca, Tayyip Erdoğan'ın ısrarla vurguladığı, "Türkiye özgürlükler ülkesi olacak!" hedefini gerçekleştirdikten ve "ülkemizdeki üretim maliyetlerindeki korkunç fazlalığa çareler" bulduktan sonra, ülkemizin nasıl şaha kalkacağını yaşayanlar görebilecek. Türk insanı özgürlüklerin en fazlasına layıktır. Türk müteşebbisi, ayağındaki sistematik prangalar çözülür ve maliyet girdilerindeki anormal fiyatlar düşürülürse, ülkesini şaha kaldıracak seferberliği gerçekleştirecek durumdadır. Yolun açık olsun Türkiye diyor ve AB'nin kararının hayırlı olmasını diliyoruz!