ABD KONGRESİ'nde oluşturulan bir komisyon, 11 Eylül terör saldırısını soruşturuyor. Komisyonda Dışişleri Bakanı Powell, Savunma Bakanı Rumsfeld, CIA Başkanı Tenet ve Beyaz Saray eski güvenlik uzmanı Richard Clarke ifade verdiler. Komisyon, ABD yönetimlerinin terörle mücadelede hatalarını araştırıyor. ABD'de kasım ayının ilk haftasında seçim var. Dolayısı ile hem Başkan Bush'un, hem de Demokrat Parti'den rakibi John Kerry'nin gündemlerinin en başında, terörle mücadele ve ABD'yi daha iyi korumak bulunuyor. Öte yandan hem ABD kamuoyunda, hem de dünyada, terörle mücadele konusundaki soru işaretleri giderek artıyor. Ayrıca 11 Eylül saldırısı sonrasında ABD'nin terörle mücadelesine bütün dünyada verilen destek de giderek azalıyor. ABD'ye terör saldırısı olduğunda, her ülke insanı ABD'nin yanında yer almıştı. Bütün dünya insanları terörü lanetlemiş, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere her platformda terörle global mücadele için, ABD'nin etrafında kenetlenilmişti. Ama Bush yönetimi, dünyanın kendisine açtığı bu büyük krediyi hoyratça harcama yarışına girdi. Terörün sebeplerine yoğunlaşarak global mücadele yerine, tek taraflı ve tartışmalı eylemlere girişti. Dost ve müttefik ülkelerin ABD'ye yaptığı telkin ve tavsiyeleri bile dikkate almadı. Hem terörle mücadelede, hem de dış politika uygulamalarında, "ben ne dersem o!" dayatmalarını hep en ön planda tuttu. Bush Şaronlaşırken Bu dayatmacı zihniyet haliyle dünyanın her tarafından tepki almaya başladı. Demokrasi, insan hakları, hukuk şampiyonu olarak tanınan ABD'nin yerini, kasap Şaron'un ve saldırgan İsrail'in çılgınlıklarını gözü kapalı destekleyen bir Amerika aldı. Bush, terörle mücadelede adaletle davranması gerekirken; çifte standartlara ve "ne dersem o!" dayatmalarına sığındı. Başkan Bush, herkesi hayretler içinde bırakacak kadar giderek Şaronlaştı! Hatta Şaron'dan daha ileriye geçti. Tarihten günümüze hiç bir zaman, hiç bir zalim yönetim kalıcı başarı sağlayamamıştır. Fakat bu gerçek bugün gözardı ediliyor. Ne kadar tuhaftır ki, ABD gibi super güç ülkenin bugünkü şahin yöneticileri, böylesine önemli bir evrensel gerçeğe karşı duyarsız kalıyorlar! Adeta basiretleri bağlanmışcasına, adaletsiz ve dünya barışını tehdit eden dayatmacı politikalarını fütursuzca uygulamayı sürdürebiliyorlar. Terör terörle önlenmez Terör hiç, terörle önlenebilir mi? Bush yönetimi niye, bugün Batı ülkelerinde bile yüzde 70'lere varan Amerikan aleyhtarlığının sebeplerini bulmaya yönelmiyor? Niye Amerika'ya karşı giderek çığ gibi büyüyen nefret dalgalarından gerekli dersi çıkarmıyor? Başkan Bush'un kendi ülkesinde bile reytingleri dibe vururken, popülaritesi niye sadece İsrail'de yüzde 80'lere yükseliyor? Şaron'un ve İsrail'in dünya barışını tehdit eden saldırganlıklarından, kışkırtmalarından Başkan Bush hiç rahatsızlık duymuyor mu? İşte kendi atadığı Beyaz Saray eski güvenlik uzmanı Richard Clarke bile bugün Bush'un terörle mücadele politikalarını yerden yere vuruyor. Bush'u yanlış üzerine yanlış yapmakla ve teröre karşı savaşı baltalamakla suçluyor. İsrail Filistin barışı için yol haritasını Şaron'a duman ettiren Başkan Bush, Büyük Orta Doğu Projesi'nin başarı şansını da kendi elleriyle daha işin başında riske atıyor. Bundan dolayı bugün ABD kendine gelmedikçe, dost ve müttefiklerini dinlemeye başlamadıkça, adaletsiz uygulamalarını terketmedikçe, İsrail'in zalimlik ve çılgınlıklarına desteğini kesmedikçe, ne terörle mücadelede bir adım ileri çıkabilecek; ne de dünyaya barış ve huzur getirebilecektir.. Bu çıplak gerçek görülmedikçe tek super güç ABD'ye de, barış ve huzura hasret dünyamıza da çok yazık oluyor.. Hata üstüne hata yapılmasının, çifte standartların ve zalim politikaların artık terk edilmesini diliyoruz. Çok şey mi istiyoruz, acaba?..