Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. 11 Eylül terör saldırısından sonra yeni dünya düzeninin en etkili sloganı bu oldu. Terör bütün dünyayı, ortak mücadele için bir araya getirdi. Başkan Bush'un "Safınızı tutun. Ya bizimle beraber mücadeleye katılın; ya da teröristlerle olmanın sonuçlarına katlanırsınız!" mealindeki çağrısı, terörle mücadele koalisyonunun hem kurulmasını, hem de genişlemesini sağladı. Öte yandan dünya 2000'li yıllara, her taraftan çatışma kokuları ve heran yeni savaş tehditleriyle girdi. Kafkaslar'da, Ortadoğu'da ve Ortasya'da, sınırların yeniden çizilebileceği bir süreç başlamış bulunuyor. Süper güçler olan ABD'nin, Rusya'nın, Çin'in ve AB'nin, Avrasya'dan Ortadoğu'ya, Kafkaslar'dan Afrika'ya ilgi ve menfaat alanlarında müthiş rekabetin olduğu yeni bir dönemdeyiz. Bir taraftan dünyanın önde gelen ülkeleri arasında her alanda büyük bir rekabet, öbür taraftan da terörle ortak mücadele etme zorunluluğu. İnanılmaz bir zıtlık ve acaip bir durum. Üstelik bu ikilem hep sürecek. Zira hem terörle uzun dönemde yapılacak mücadele, hem de devlerin ilgi ve menfaat alanlarındaki rekabet atbaşı devam edecek. Türkiye mücadeleye aktif katılabilir Böyle bir ortamda Türkiye'nin yapacağı çok şey var. Zira Türkiye, çok tehlikeli bir potansiyel çatışma coğrafyanın tam merkezinde bulunuyor. ABD'nin de stratejik müttefiki ve NATO'da ABD'den sonra ikinci büyük orduya sahip. Ayrıca yıllardır terörle mücadele eden ve bu konuda büyük tecrübesi olan bir ülke. Bunlara ilaveten Türkiye, bir İslam ülkesi. Binlerce yıllık devlet geleneği var. Osmanlı gibi çok kültürlü, çok dinli, çok etnik kökenli bir imparatorluk tecrübesinin muhteşem mirasına sahip. Tarihinin ve stratejik coğrafi konumunun verdiği büyük birikim ile, hem terörle mücadelede, hem de yeni dünya düzeninde barışın sağlanmasında, asla ikame edilemeyecek bir potansiyeli var, Türkiye'nin... Türkiye'ye biçilen rol Hafta içinde Washington'da, terörle mücadele konusunda çeşitli toplantılar yapıldı. Medyada haberler çıktı. Bu toplantılarda ve medyaya yansıyan haberlerde uzmanların, Türkiye'nin önemine dikkat çeken değerlendirmelerine geniş biçimde yer verildi. Temsilciler Meclisi'nin Cumhuriyetçi Parti Pennsiylvania milletvekili Curt Weldon, ABD ile terörizme karşı savaşta samimi bir şekilde işbirliği yapan Türkiye'nin 5 milyar dolarlık askeri borçlarının silinmesi çağrısı yaptı. Weldon, 'Türkiye'nin modern bir İslam ülkesi olduğunu, Pakistan'la da çok yakın ilişkilerinin bulunduğunu, bütün İslam Dünyası'na örnek teşkil ettiğini, Afganistan'a yardımların da Türkiye aracılığı ile yapılmasının daha faydalı olacağını' belirtti. Öte yandan Washington Enstitüsü isimli düşünce kuruluşunda 11 Eylül sonrasında Ortadoğu Barış Süreci konulu bir konuşma yapan Clinton dönemi dışişleri bakan yardımcılarından büyükelçi Martin Indyk, bir sorumuzu cevaplandırırken şunları söyledi: "Türkiye, ABD'nin müttefiki bir İslam ülkesi. Laik demokrasisi ve Müslümanlığı ile, bütün İslam Dünyası'na çok iyi bir örnektir. Terörle mücadelenin İslamiyet'e karşı olmadığının dünyaya anlatılmasında, çok büyük katkıları olabilecektir." Türkiye'nin model Müslümanlığı Önceki gün New America isimli düşünce kuruluşunda, genç Alman parlamenteri Michael Roth konuştu. Sosyal Demokrat Parti Avrupa Politikaları sözcü yardımcısı ve aynı zamanda Alman Parlamentosu'nun (Bundestag) AB ile Kültür ve Medya Komiteleri üyesi de olan Roth, 'Terörle mücadelenin dinler arası çatışmaya değil, uluslararası dini diyalogları esas alarak yapılmasının önemine' dikkat çekti. Almanya'da 3.5 milyon Müslümanın yaşadığını ve İslamiyet'in bir barış dini olduğunu belirten Roth, Türkiye'nin rolüyle ilgili sorumuzu da şöyle cevapladı: "Türkiye yüzde 99'u Müslüman olan bir ülke. Üstelik laikliği benimsemiş. Laik demokrasisini geliştirmiş Müslüman Türkiye, hem bütün İslam Dünyası için çok iyi bir model, hem de Avrupa Birliği'nin çok kültürlü yapısı olduğunu en iyi anlatabilecek bir durumda. Dinler arası diyalogda tecrübesi asla ikame edilemeyecek bir ülke Türkiye.." İlginç bir durum. Uzman konuşmacıların ortak vurgusu, 'Türkiye'nin ılımlı Müslümanlığının ve geliştirilmiş laik demokrasisinin, bütün dünya için çok önemli olduğunu' belirtmeleri. Yabancıların bu kadar açık analiz ve değerlendirmeleri karşısında insanın aklına hemen şu soru geliyor: "Ülkemizin Osmanlı'dan kalan bu muhteşem kültür mirasının, stratejik konumumuz kadar önemli olduğunun, acaba bilmem farkında mıyız?"