Türk askeri Lübnan'a giderken

A -
A +

Mehmetçik Lübnan yolunda. Türk Askeri'nin Lübnan'da Barış Gücü olarak görev yapmasıyla ilgili tezkere, Salı günü TBMM'de görüşülecek. Beklendiği gibi Türkiye üzerine düşeni yapmaya hazırlanıyor. Bazı kesimler ne hikmetse, Türkiye'nin dış dünyada artan itibarından rahatsız oluyorlar. Bölgemizde ve yakın çevremizdeki gelişmlere bile ülkemizin kayıtsız kalmasını istiyorlar. ABD, Avustralya ve AB ülkeleri, binlerce kilometreden bölgemizdeki gelişmlere müdahil olurken ve hatta suni gerekçelerle bölgeye ilgilerini artırırken, bizim ön ve arka bahçemizdeki olaylara kayıtsız kalmamızın hiçbir mantığı olabilir mi? Orta Doğu değişim sürecinde Orta Doğu, büyük değişimlere gebe. 20. yüzyılda İngiliz emperyalizminin Osmanlı'yı yıkarak çizdiği suni sınırlar ömrünü tamamladı. Arabistan Yarımadası'ndan Kuzey Afrika'ya kadar uzanan geniş coğrafyada oluşturulan suni devletçikler ve bunların dışa bağımlı despot idarecileri ile 21.yüzyılı çıkarmak pek mümkün görünmüyor. Bugüne kadar içlerinden çıkmış zalimlerle "kontrol altında tutulan" bölge halklarını zaptetmek artık giderek zorlaşıyor. Demokrasiye aç, en tabii insan haklarına ve evrensel değerlere susamış milyonlarca insanı ne silah zoruyla, ne de baskılarla engellemek imkanı artık kalmadı. Globalleşme, zaten ülke sınırlarını "sembolik" haline getirdi.. Böylesine hızla birbirlerine yaklaşan ve iç içe yaşamak durumunda kalan insanlar, elbette demokrasi ve globalleşmenin nimetlerinden ortaklaşa yararlanmak durumunda. Öte yandan, küreselleşme ve değişim sürecinin gözler önüne serdiği bir acı gerçek de, aynı coğrafyada yaşayan ülkeler ve halklar arasındaki derin farklılıklar, çifte standartlar, refah ve gelir dağılımındaki acaip uçurumlar.. Bu dengesizlikler, adaletsizlikler, zulümler durmadan bölgenin barış ve istikrara kavuşması nasıl mümkün olur? Zihinleri ve gönülleri kazanmak Böylesine değişim sürecindeki arka bahçemize Türkiye'nin değil kayıtsız kalması, ilgi ve etkisini çok daha fazla artırması gerekir. Bu yüzden Kore, Bosna, Balkanlar, Kafkaslar, Afrika ve Afganistan'dan sonra Mehmetçik'in Lübnan'a da barış misyonu ile gidecek olması, çok önemli ve Türkiye'ye yakışan bir gelişmedir. Türk Askeri bugüne kadar görev yaptığı her yerde bölge halklarının gönüllerini de kazanmayı başarmıştır. Bu husus, çok önemlidir. Özellikle Birleşmiş Milletleri bile devreden çıkararak ben yaptım oldu dayatmaları ile barış ve huzur getirdiklerini zannedenlerin örnek almaları gereken bir davranış biçimidir. Başbakan Erdoğan dün akşam yaptığı "Ulusa Sesleniş" konuşmasında, Mehmetçik'in niye Lübnan'a gideceğinin gerekçelerini açıkladı. ABD, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler bu kararı büyük bir memnuniyetle karşıladılar. Hatta hem Lübnan ve Hizbullah hem de İsrail, Türk Barış Gücü'ne olumlu baktıklarını belirttiler. Bütün bunlar, Türkiye'nin dış dünyada ne denli önemli ve aranan bir ülke olduğunun açık göstergeleridir. Türkiyemiz'in menfaatleri, bölgemize ve dış dünyaya ilgi ve etki alanlarını genişletmesiyle orantılı olarak daha iyi korunur. Bu vizyonda bir siyasi iktidar ile Silahlı Kuvvetlere ve komutanlara sahip olunması, ülkemiz için çok büyük bir kazançtır. Lübnan'a asker göndermenin hayırlı olmasını diliyoruz. Mehmetçik'in barış ve huzur görevini yaparken bölge halklarının zihinlerini ve gönüllerini de kazanma hasletinin herkese "örnek teşkil edeceğine" olan inancımızı tekrarlıyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.