Türkiye, durup dururken, suni bir kriz ortamına sokuldu. Cumhurbaşkanlığı seçimi, demokrasiyi hazmedemeyen köşe başlarını tutmuş bir avuç seçkinin, siyasi kriz aracı oldu. Ülkenin durumu, parlak geleceği, dünyada yükselen yıldız potansiyeli bazılarını hiç ilgilendirmiyor. Elde ettikleri mevkileri ne pahasına olursa olsun sürdürme arzuları ve sistemi hep kendilerine yontar şekilde kullanma hırsları, genç demokrasimizin önünde en büyük engel olarak duruyor. Ne demokratikleşme reformları, ne de uyum paketleri, bir türlü istenen amaca ulaşıyor.. Düzenlemeler kağıt üzerinde kalıyor. Uygulamalardaki adaletsizliğin, çifte standartlarının bir türlü önüne geçilemiyor. Türk demokrasisi ayıplardan, özürlerden, bu seçkin elitin direnci ve mevkilerini millete rağmen kullanma alışkanlıklarını bırakmamaları yüzünden, bir türlü kurtulamıyor. Zorlama ve siyasi kararlarla hukuk oluşturmaya çalışanlar, belki kısa vadede amaçlarına ulaşabilirler. Ama Türk halkının ve demokrasisinin önünü asla kesemeyecekler. ABD: Anayasal sürece kimse müdahale etmemeli ABD yönetiminden çeşitli yetkililer, suni krizin başından beri, "Türkiye'deki sisteme müdahale edilmemesi, demokrasinin kusursuz işlemesi ve sonuçlarına razı olunması" konusunda demeçler veriyorlar. En son Dışişileri Bakanı bayan Rice, Mısır'a giderken uçakta, "Türkiye'deki anayasal sürece destek veriyoruz. Seçim ve sonuçları, saygı görmelidir!" dedi. Önceki günkü basın toplantısı sırasında, ABD Dışişleri sözcü vekili Tom Casey'e, ABD'nin bu desteğini sordum. "ABD, Türk demokrasisini nasıl destekliyor? Bu destek sözcüğü ne anlama geliyor?" dedim. Tom Casey sorumu şöyle cevapladı: "ABD'nin Türkiye'ye kendi iç politikasının nasıl işleyeceğini dikte etmesine gerek yok. Türkiye bir dost ve NATO müttefiki. Türk halkının, liderlerinin kim olacağına karar verme hakkını tamamen destekliyoruz. Elbette Türk iç siyasi ilişkilerine dışardan herhangi bir müdahaleyi reddediyoruz. Ve elbette Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın söylediği gibi, Türk halkının, liderlerinin kim olacağını, kimin başta olacağını sandık başına giderek seçebildiğini görmek istiyoruz! Biz, Türk halkının, liderlerine kendisinin karar vereceği özgür ve demokratik bir Türkiye'nin, Türkiye için, Avrupa için ve dünya için önemli olduğuna inanıyoruz. Ülkede anayasal düzen ve demokratik sürece saygı gösterilmesi çağrımızı desteklemeyi sürdüreceğiz..." Toplantıda, Yunanlı gazeteci Lambros da, "ABD'nin, The Washington Post gazetesinde yer alan "Türkiye'de demokrasi krizi" başlıklı yoruma ilişkin görüşünü ve askerlerin muhtırasına tepkilerini" soru olarak yöneltti. Sözcü Tom Casey bu soruya da şu cevabı verdi: "Türkiye'de demokratik düzeni desteklediğimiz çok açık. Türkiye'de anayasa ve seçmen sandığının işlediğini görmek istiyoruz. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ve diğer yetkililer de bunu açıkça ifade ettiler. " Sözcü Casey'e, Türkiye'deki bu son durumun Türk-Amerikan ilişkilerine ve özellikle PKK ile mücadeleye olumsuz etkilerinin olup olmadığına sordum. Casey bu sorumu şöyle cevapladı: "PKK tehdidine karşı Türkiye ve Irak hükümetiyle beraber mücadele ediyoruz. Bu amaçla PKK ile mücadeleden sorumlu özel temsilci olarak atanan Emekli Orgeneral Joe Ralston, Türk ve Iraklı yetkililerle temaslarını sürdürüyor." ..... ABD'li yetkililerin açıklamaları özetle böyle. Gerçi ABD'nin desteğini ve açıklamalarını zayıf bulanlar, hatta bunu "omurgasızlık" olarak niteleyenler de var. Ama şurası unutulmasın. ABD açıktan hiçbir zaman daha sert ve katı ifadeler kullanmaz. Kamuoyuna mesajları diplomatik dille açıklar. Asıl mesajlarını muhataplarına ulaştırmasının başka yolları vardır ve bu mesajlarını da verir ve vermiştir de... Demokrasimizi yaşatmak ve geliştirmek için dış destekten medet ummak büyük bir züldür. Reformları ve eksiklerimizi gidermeyi kendimiz, kendimiz için yapmalıyız! Umarız bu ayıplardan bir an önce kurtuluruz. Aydınlık yarınlarımızı gecikdirmeye, karartmaya kimsenin hakkı yoktur!