Amerika'da ülkemiz ile ilgili tartışmalarda öncelik ve ağırlık "Türkiye'nin modelliği" üzerinde yoğunlaşıyor. Ecevit'in sağlığı ile, nedense fazla ilgilenmiyor Amerikalılar.. Zaten Dışişleri sözcü yardımcısı Reeker, bununla ilgili bir soruya cevap verirken şunları söyledi: "Ecevit'e şifalar dileriz. Normal bir sağlık problemi. İlişkilerimize bir etkisi yok. Gerektiğinde ilgili Türk yetkilileri ile zaten görüşüyoruz. Mesela geçen Cumartesi Powell ile Cem telefonda konuştular. Hindistan-Pakistan krizi, Ortadoğu, Afganistan ve diğer konularda görüş alışverişinde bulundular." Ecevit'in sağlığının etkileri konusunda fazla endişe duymayan Amerikalılar, Türkiye'nin AB ile ilişkileri ve Ortadoğu'da oynayacağı rol üzerinde fikir jimnastiğine devam ediyorlar. Ayrıca laik bir İslam ülkesi olarak gerek Ortadoğu'ya, gerekse İslam âlemine "modelliği" konusuyla da fevkalade ilgililer. Geçtiğimiz Salı günü Washington Enstitüsü isimli Musevi düşünce kuruluşunda ilginç bir toplantı vardı. Ortadoğu politikaları konusunda, ABD ile müttefikleri ve AB arasındaki farkların tartışıldığı toplantının konuşmacıları eski CIA başkanı James Woolsey ve Alman Die Zeit dergisinin yayıncısı Josef Joffe idiler. Her iki konuşmacıyla da toplantı sonrasında ayaküstü sohbet ettik. Josef Joffe'ye, "Türkiye'nin AB üyeliği" hakkındaki düşüncelerini sordum. Dobra dobra şöyle konuştu: "Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği zor. Özel statüde ilişkilerle, mesela ekonomik ve savunma alanında daha kapsamlı işbirliği ile, Türkiye AB dışında kalacak. Türkiye AB'ye nasıl tam üye olsun? 65 milyon Türk, Avrupa'ya gelmek istiyor. Demokrasinizde problemler var. Kürtlerle savaş da unutulmamalı!" Eski CIA başkanının Türkiye değerlendirmesi Eski CIA başkanı James Woolsey, tam bir Türkiye ve Atatürk hayranı. Woolsey'e, "ABD, laik bir İslam ülkesi olarak Türkiye'den ne bekliyor? Suudi Arabistan'ın ABD'de ve dünyanın her yerindeki Vehhabi akımlara verdiği destek konusunda ne düşündüğünü" sordum. Woolsey, "Suudi Arabistan'ın petrol zenginliği sebebiyle bu tür faaliyetlere destek verdiğini, ABD'nin "hangi İslami anlayışın doğru olduğunu" söyleyecek konumda bulunmadığını, her tür dini inanışa saygı dıyduğunu, dini hürriyetleri desteklediğini" söyledi. Ayrıca "11 Eylül terör saldırısından sonra Suudi Arabistan'ın ve Vehhabilik faaliyetlerinin daha bir mercek altına alındığını, Amerikan kamuoyunun bu yöndeki faaliyetlerden fevkalade rahatsızlık duyduğunu" da vurguladı. Türkiye'nin bütün dinlere açık, laik bir İslam ülkesi olduğunu ve Suudi Arabistan gibi her şeyi dinle karıştırmadığını belirten Woolsey, şu değerlendirmeyi yaptı: "Türkiye, Ortadoğu'nun nasıl olabileceğini ortaya koyan muhteşem bir model. Demokratik, laik, Müslüman bir ülke Türkiye. Kısmen Avrupa'da, kısmen Asya'da bir ülke olarak devamının ve refahının, Ortadoğu ile başa çıkmanın en başarılı örneğini sergileyecek bir ülke. Ortadoğu'daki bütün Müslüman ülkelerin, Türkiye'de 1920'lerde olanları örnek alması, ABD'nin dileğidir. Ancak Ortadoğu için Türk modeline geçiş hemen olmayacak. Kolayca da olmayacak. Zaten Türkiye, bunun tonunu ve yönünü 80 yıl önce oluşturdu. Ortadoğu'da Türk tipi demokrasiler kurma yönünde hiçbir şey yapmamamız, tarihte bizim payımıza bir hatadır. Mesela 1991'de Irak'ta bunu yapmalıydık." ABD'nin Irak'ta rejim değişikliği gerçekleştirmesi ve Saddam'ı devirmesi gerektiğini söyleyenlerin başında gelen Woolsey, "Irak'a hemen operasyon yapılmalıdır!" diyor. Woolsey'in Türkiye'ye biçtiği rol işte böyle. Türkiye'nin böyle bir rolü nasıl ve ne kadar oynayacağını, Arap ve İslam ülkelerinin Türkiye'yi model alıp almayacaklarını zaman gösterecek. Bekleyelim, görelim.