Türkiye’de en çok tartışılan konulardan biri mağduriyetler karşısında faile uygulanan cezaların adaleti tesiste yetersiz kaldığıdır. Çoğu mağdur gözüyle cezaların yetersiz oluşu hem suç işlemeye yatkın kişilere suçun tekrarında cesaret vermekte hem de mağdurlarda öfkeye yol açmaktadır.
Hemen her gün rastlayacağınız bir haber;
“… Otomobille kavşaktan geçerken kırmızı ışık ihlali yapan aracın çarpması sonucunda ağır yaralanan ve bir gün sonra hayatını kaybeden C.T’nin ailesi, alkollü olduğunu iddia ettikleri sürücünün adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına tepki gösterdi. Acılı anne;
-Bu içkili, sarhoş adam çocuğumu ezdi. Kızımın kırılmadık kemiği kalmadı. Kendisi şu anda müzik çala çala geziyor. Ben ise akşamlara kadar ağlıyorum” dedi.
Aynı haber hemen tüm kanallara düşüyor. İzleyicilerin nasıl bir öfke nöbetine kapıldığını söylemeye lüzum yok.
Adalet, kelime olarak “hak yememek, düzeltmek, dengede olmak, ölçülülükten ayrılmamak, insaflı olmak, doğru yoldan sapmamak” gibi anlamlara gelmektedir. İnsanların kendini güven içinde hissetmesini sağlayan “adalet” ise; “Haklıya hakkını, suçluya cezasını vermektir…”
Toplumsal hayatın yaşanabilir olmasının en temel şartı adâlet.
Hiç kuşkusuz adaletin tesisinde en çok ihtiyaç duyulan alanlardan birisi yargıdır. Yargının adalet dağıtamaması, ya da adaleti geciktirmesi toplumda kaosa yol açar. Devletlerin bekası idarecilerin ve yargıçların adaletli olmaları ile doğru orantılıdır.
İnsan, öyle yaratılmıştır ki, birbirleri ile karışmak, bir arada yaşamak, yardımlaşmak zorunda. Yani, sanatlara ve iş birliğine ihtiyaç vardır. Bunun için de, araştırmak, düşünmek ve tecrübe yapmak, çalışmak lâzımdır. Ancak insanlar bir araya gelince, başkasının hakkına saldıranlar, zulmedenler olur. Çünkü her nefis, istediğine kavuşmak ister. Bu şeyleri isteyen birkaç kişi çekişmeye başlar.
Bu hengâmede adaleti temin için iki temele ihtiyaç var. İlki Allah korkusunun kalplere yerleşmesi yani “vicdanileşmesi” diğeri ise “Kanunlar”… Onun için “Herkesin polisi kendi vicdanıdır, biz vicdanı olmayanların polisiyiz” sözünü hemen hepimiz biliriz.
İnsanın vicdanında yer etmeyen adalet, yasalarla sağlanamaz. Herkesin başına bir polis dikmek mümkün değildir. Aslında dinin de yapmak istediği tam olarak budur. “Adalet” vicdanileştiği zaman, her insan, hem kendisine hem diğer insanlara karşı dürüst ve adaletli davranmayı sorumluluk bilir.
“Ahlak-ı Alai” kitabında diyor ki:
“İnsanlar arasında adâleti temin etmek için üç şey lâzımdır: Nâmûs-i rabbânî, hâkim-i insânî ve dinâr-ı mîzânî. Bunlardan en kuvvetlisi, en büyüğü, nâmûs-i rabbânî olan İslamiyet’tir. Dinler, Allahü teâlânın adâleti sağlamak için gönderdiği kanunlardır. Hadîd sûresi yirmibeşinci âyetinde meâlen, (Onlara kitâp ve terâzi gönderdik ki, bunlarla adâleti yerine getirsinler) buyuruldu…”
Dinî tedrisat ve terbiyenin günümüz şartlarında “suçu önleme” noktasında ne hâlde olduğunu ayrı bir yazı konusu yapalım.
Şimdi yukarıdaki olaya dönersek, alkollü olduğunu iddia ettikleri sürücünün adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına tepki gösteren anne; “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a sesimi duyurun, içkili, sarhoş adam çocuğumu ezdi… Eğer sizlerin de çocuğunuz varsa, ciğerin ne olduğunu biliyorsunuzdur. Ben adalet istiyorum…” diyor.
Önceki gün Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Adalet Komisyonu üyeleriyle yaptığı toplantıda Hukuk Reformu çalışmaları çerçevesinde muhalefet parti temsilcilerinin önerilerini aldı. Tekliflerde; cezaevlerinde maske ve hijyen konusundan, uzaktan eğitim alan çocuk mahkûmların erişim sorununa kadar farklı konular dillendirildi.
Ama bunların arasında “Suç ile Ceza” dengesizliğini ortadan kaldıracak bir teklife rastlanmadı. O zaman “Cezaların artmasını, toplumda meydana gelen bir olay üzerine öfkesi kabaran toplumu sakinleştirmek için uygulanan kolay bir yol” olduğunu söyleyenlere biz soralım:
Hani 7 kişiyi öldürüp 24 yıl yattıktan sonra dışarı çıkan bir eski mahkûm tarafından güvenlik görevlisinin öldürülmesi olayı vardı.
Şimdi empati yapalım ve bu sekiz kişilik maktul listesine kendi çevremizden sekiz isim yazıp davaya mağdur gözüyle bakalım!.. Verilen ceza “Adaleti yerine getirmede” ne anlam ifade eder?..