Dünyanın büyük depremleri arasında sayılan 1939 Erzincan depremi kayıtlara “Anadolu Zelzelesi” olarak yer alır. 26-27 Aralık 1939 tarihinde Erzincan’da oluşan, Kelkit vadisi boyunca Amasya’ya kadar bütün Anadolu’yu sarsan 7,2 şiddetli depremde toplam 32.962 kişi hayatını kaybetmiş, 100 bin kişi yaralanmış, deprem alanında yaklaşık 116 bin bina yıkılmış depremin merkezi Erzincan’da ise istasyon gar binası ile birkaç askerî bina dışında şehir göçmüştü.
Yeni Erzincan’ın kurulması, konutlar, kamu binaları, okullar, hastaneler, camiler akla gelen tüm fiziki ihtiyaçların karşılanması yıllar sürdü. Ama daha zor olanı hayatta kalanların tüm maddi ve manevi kayıplarından sonra yeniden yaşamak için verdikleri mücadele olmuştur.
Depremzedeler üzerlerinde ve ruhlarındaki hasarı bütün hayatları boyunca taşıdılar, korkuları hayatlarını yönetti, tek tesellileri depremde kaybettikleri yakınlarının isimlerini çocuklarına, yıkılanların isimlerini de yeni cadde, sokak, cami ve hatıra çeşmelere vermek oldu. Ruhlardaki yaraların kapanması bütün bir neslin hayatı boyunca devam etti.
15 Temmuz FETÖ darbe girişimi de bütün memleketi derinden sarsan bir “Anadolu Zelzelesi”dir. Hayatı etkilenmeyen kimse kalmadı. Bazıları darbenin faili, bazıları mağduru oldu. Bazı ailelerde parçalanmalar, sarsılan komşuluklar, iş arkadaşlığı darbe gecesi yaşananlar hepimizi derinden sarsan bir zelzeleydi.
Darbeye bulaşanlar, destek verenler, örgüt üyeliği yapanlar hakkında bildiğimiz adli ve hukuki işlemler hâlen devam etmekte ama açtığı sosyal tahribatın boyutları yeni açığa çıkmaktadır.
Darbecilerin hain kıyımlarına yakından tanık olanlar, depremden enkaz altından çıkanlar gibi üzerlerindeki derin tahribatı atmak için psikolojik desteğe ihtiyaç duyuyor.
Psikolojik desteğe ihtiyaç duyanların başında darbe girişimi gecesini bizzat yaşayanlar geliyor. Psikolojik destek alanlardan “İlk başta her şey normal gidiyordu, fazla tedirgin olmadım ama şimdi uçakların uçuşundan tedirgin olmaya başladım. Gece uyuyamıyorum, kâbuslar görüyorum, sürekli bomba sesleri geliyor bir yerlerin bombalandığını duyuyorum” diyenlere rastlanıyor.
Bu sarsıntı bana bütün ailesini 1939 depreminde enkaz altında bırakan büyükannemi hatırlatıyor. Günlük elbiseleri ile yatar, oda kapılarını sürekli açık tutar yastığının altında küçük bir el fenerini hep hazır bulundururdu...
15 Temmuz enkazının altında kalanlardan bildiğiniz hasarlı gruplar içinde, terör örgütünün sebep olduğu ÖSYM ve KPSS haksızlıklarından mağdur olanlar, örgüte bulaşanlarla iş ortaklığı yapanlar, inanarak veya aldatılarak mali yardımda bulunanlar, etiketlenmekten korkanlar yer alıyor.
En büyük hasarlılar ise kutsalını kaybedenler ve aldatılmış olmayı hazmedemeyenler.
Şimdilik siyasetçi ve hukukçular darbe teşebbüsünün sebep ve sonuçları üzerinde çalışadursunlar. New York Times’ın “Türkiye’de insanları Nobel ödülü de, Ankara katliamı da birleştiremedi” iftirasına inat, toplumsal bir incinme tarafından kuşatılmaya, toplumun ajite edilmesine, bilinçaltına atıp üzerine yatmaya hiç niyetimiz yok. Pensilvanya merkezli bu depremin ruhlar üzerindeki tahribatının tedavisi siyaseti aşar. Asıl sorumluluk ilahiyatçılar, Diyanet İşleri, tarihçi, psikolog ve sosyologlara düşüyor...