Anlat bakalım!..

A -
A +

Acil müdahale çağındayız. Çok kısa süre içinde “saldırganlar, silahlar ve seferberlik alanları” hızla değişiyor.

 

Lübnan Sağlık Bakanlığı yaptığı açıklamada; İsrail’in 17 Eylül’de Hizbullah’ın haberleşmede kullandığı çağrı cihazlarını patlatarak yaptığı ilk saldırıda 12 kişinin öldüğünü, 2.750 kişinin yaralandığını duyurmuştu.

 

Ardından 18 Eylül’de el telsizlerini patlatarak Hizbullah üyelerinden 20 kişinin öldürüldüğü 450 kişinin de yaralandığını duyurdu.

 

“Siber saldırılar” ekranların ve manşetlerin yönünü değiştirse de içerideki hengâme daha yakın durduğu için öncelik sırasını bırakmıyor.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeni yasama dönemi öncesi AK Parti milletvekilleri ile bir araya gelerek vatandaşın problemlerini ve taleplerini bizzat vekillerin ağzından dinleyecek.

 

Parti teşkilatlarına aktarıldığına inandığımız acil müdahale gereken toplumsal sorunlar içinde Narin olayı üzerinden “Aile içi şiddet” gündemdeki önceliğini koruyor.

 

Temelde çözüm arayışımızda yol haritası “İçinde yaşadığımız toplumda, hangi arızalar aile içi suçların ortaya çıkmasına sebep oluyor?.. Ya da neler iyi çalışırsa aile merkezli felaketin ortaya çıkmasını engeller?” olarak özetlenebilir.

 

Nitekim Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ailede şiddeti önlemeyi amaçlayan bir eylem planının hazırlığına işaret ederek “Aile içi şiddet bulgusu çevremde var mı? Belki hissedilir… Yani komşu diyecek ki ben böyle bir şey hissettim. Biz de oraya özel bir ekip göndereceğiz…” ifadelerini kullanmıştı.

 

Nitekim sorunlu aileler ile yakın temas eden akraba, arkadaş ve komşuların yer aldığı bir “Aile koruma zincirinin” yangın başlamadan bir umut olabileceği Diyarbakır, Bağlar’da kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedeni dere yatağında bulunan 8 yaşındaki Narin Güran cinayetinde ortaya çıktı.

 

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında “çözümün” parçası olması gerekirken “sorunun” parçası olarak aralarında anne, ağabey ve amcanın da bulunduğu 11 kişi soruşturmanın seyrini sahte ihbarlarla değiştirdikleri iddiasıyla gözaltına alınmıştı.

 

Nihayetinde Narin olayı ve benzeri bir sürü hikâyenin toplandığı yer: “Toplumsal çürüme…” Aileyi merkeze alan bu çürüme sonraya bırakılacak bir tehdit değildir. Bu hasara muhatap her ülke sıralamadaki yerine bakarak “Ben daha masumum…” diye kendisini teselli etmektedir.

 

Bu çürümeye teslim olup sonuçları ile yaşamak veya teslim olmayıp mücadele etmek var. Teslimiyetçi yapı çok tehlikelidir. Masum kalmanın garantisi zor, kişi istemese de kendisini benzer bir olayın mağduru ve faili olarak bulabilir.

 

“Bana değmeyen yılan…” hikâyesinden beslenen teslimiyetçi yol; caniler, cinayetler adli vakalar, adliye ve cezaevlerini büyütür.

 

Suç işlemek kolay bir şey değildir; işin sonunda yakalanmak ve toplumda itibarın hasar alarak suçlu damgası yemek vardır. Ne var ki toplum içinde suç ve suçlu sayısı arttıkça meşruiyet kazanmaktadır. “Bizden beteri var!..” mantığı muhtemelen işlenilen suçtan meydana gelen “vicdanî rahatsızlığın” üstesinden gelmenin en ucuz yolu.

 

İsrail’in Lübnan’daki siber katliamlarından sonra Türkiye’de, siber saldırılar için “Farklı kurumların görev ve fonksiyonları tek çatı altında toplanarak süper güvenlik kalkanı” oluşturulacak.

 

Aileyi ve insanı merkeze alan tehditler karşısında da “aile merkezli” her hizmet kurumunun iş birliği ve bilgi paylaşımı kaçınılmaz bir mecburiyettir. Bu sorumluluk aile ve insanı hedef alan muhtemel bir tehdide karşı tedbiren değil; hâlen bu savaşın içindeyiz…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.