Yarın, 13 Mart 1992 günü yaşadığımız Erzincan depreminin seneyi devriyesi. 13 Mart 1992 tarihinde yerel saatle 19.08'de meydana gelen, büyüklüğü 6,8 olarak ölçülen depremde 653 kişi öldü, 8057 bina hasar gördü veya yıkıldı.
Depremin ramazan ayında ve çoğu insanın teravih dolayısıyla daha güvenli bir alan olan camilerde toplanmış olması şehirdeki büyük yapı hasarına mukabil muhtemelen daha yüksek can kaybı olmasını önleadi.
Uzmanlar bu depremin sonuçları üzerinde daha sonraki tarihlerde yaşanacak depremlerdeki hasar ve can kayıplarının azaltılmasına ışık tutacak tedbirler geliştirdiler.
Önemli sonuçlardan biri daha önce yakın geçmişte yaşanan düşük şiddetli öncü depremlerin ileride meydana gelen daha büyük depremlerin hasarlarını artırdığıdır. Farklı bölgelerde meydana gelen düşük şiddetteki deprem hasarları önemsenmediğinde daha sonra gelenlerin önünü açıyor.
Büyük felaket dediğimiz 1939 depreminden önce 1930 yılında (10 Aralık Çarşamba) günü 5,6 büyüklüğünde bir deprem olmuş İzzet Paşa Camii’nin kubbesi çökmüş pek çok resmî ve sivil bina hasar görmüştü. Bu depremde hemen bütün binalar direncini yitirmişlerdir ki 1939’da vuku bulan depremdeki aşırı can kaybı ve yıkımın sebebi bu olmalıdır. Bu depremde yıkılmayan İstasyon Gar Binası ise 1930’dan sonra yapılmıştır. (Tahir Erdoğan Şahin-Erzincan Tarih-Erzincan-1987)
Tarih tekerrür ettiğinde, 13 Mart 1992 depreminden önce 1983 (18 Kasım Cuma) perşembeyi cumaya bağlayan gece 5,6 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmişti. Bu depremden dolayı can kaybı olmamış ancak başta resmî daireler olmak üzere bazı binalar kolon-bölme aralıklarından ayrılarak hasar görmüşlerdir.
Bu binaların depremin ardından yapılan onarım ve takviye sonrasında Deprem Araştırma Dairesince titreşim periyotları ölçülen bu yapıların bazıları 13 Mart depreminde tümü ile yıkılmıştır.
Çünkü; 1983 depreminden sonra bu binalarda %33 kadar periyot artışı olmuştur. Buda rijitlikte %70 kadar bir azalmaya karşılık olabilir. Rijitlik nedir? Bir binanın deprem sırasında bükülmeye, gerilmeye veya deformasyona dayanmasına izin veren göreceli sertliktir. Yapılar deprem yüklerini azaltacak şekilde süner yani esnek, fakat darbeyi taşıyacak kadar da rijit (sert) olmalıdır.
13 Mart 1992 Depreminde yıkılan yaklaşık 60 civarındaki betonarme yapının hemen hemen 30 tanesi blok başında ya da yan yana bitişik nizam olarak yapılmış yapıların en ucunda olan bu yapılardır. Yıkılan bu yapılardan Selimoğlu İşhanı’nda, Roma Oteli, Emlak Kredi Bankası ve Garanti Bankası Ordu Caddesi’nde yıkılmış blok başı binalardır.
Bu arada derzlerle birbirinden ayrılmış olan Sağlık Meslek Lisesi, SSK Hastanesi ve asker hastanesinin batı blokunu oluşturan yapıların baş bloklarının daha fazla hasar görerek yıkıldığı da gözlenmiştir. (13 Mart 1992 Erzincan Deprem raporu-Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Deprem Araştırma Dairesi, Ankara-Haziran 1993)
13 Mart Depremi sonrasında da her zaman olduğu gibi yerli ve yabancı çok sayıda ilim adamı deprem kayıplarını asgariye indirmek için yapılması gerekenler hakkında çok sayıda makale ve kitap yayınladı…
Bütün bu tavsiyeler (agrega) beton kalitesi, etriye sıklığı, özellikle bodrumlarda perde beton duvarlar ve bina yükünün zemine düzgün bir şekilde dağılmasını sağlamak için “radye jeneral temel” olarak sıralanabilir. Ama bana göre ilk sırayı düşük şiddetli olduğu için kale alınmayan öncül depremlerin binalarda ne kadar hasar bıraktığının bilinmesidir.
Sırası gelmişken; trafikteki motorlu araçların teknik şartlara uyup uymadığının tespit edilebilmesi için belli zaman aralıklarında araç muayenesi yapılır. "Periyodik Araç Muayenesi" bir vatandaşlık görevidir ve aksi takdirde trafiğe çıkamazsınız.
Peki, ya oturduğumuz ev?..