Ateşkesin adı var!..

A -
A +

Haftayı iki önemli konuşma ile geçiyoruz.

 

İlki PKK'lı teröristlerin Türkiye ile savaştırma planını ifşa(!) eden ABD'li emekli Albay Douglas McGregor’un konuşması… "İsrail'in de parçası olduğu büyük bir savaşa doğru gidiyoruz. ABD de bunun bir parçası” diyor McGregor.

 

Savaşın diğer parçalarını da ifşa ederken, “Türkiye'ye saldırmaları için Suriye'de güçlerimizi hazırlıyoruz şu anda. Kimleri mi kastediyorum. PKK ‘Halkın Mücahitleri Örgütü’ ve bazı farklı örgütleri silahlandırıyor ve eğitiyoruz. Türkler de bunun farkındalar. Bundan çok rahatsızlar. Bunu geçmişte de yaptık” diyor.

 

Emekli Albay McGregor’un hikâyesi şaşırtıcı değil. Bölgede yaşanan her gelişmenin geçmişte döşenmiş taşları var. Tıpkı Irak’ta olduğu gibi Suriye’yi hedefleyen bir “Batı-İsrail” işgalinin zemininde yine İran var.

 

İntikam beklentisi “arkası yarın” hikâyesine dönen İran da bizi şaşırtmıyor…

 

Hamas lideri İsmail Heniye'nin öldürülmesine misilleme olarak 31 Temmuz 2024’ten bu yana “kırkayağın ayakkabılarının bağını bağlaması” gibi İsrail'e saldırmaya hazırlanan İran’ın nasıl cevap vereceğini herkes merakla bekliyor.

 

İntikamının "sert ve uygun zaman, yer ve şekilde" olacağını belirten Tahran’ın, Gazze’de “İnsani ara” denilen insanlığı üç beş gün ile sınırlı bir ateşkes sağlandığı takdirde misilleme hakkından feragat(!) edebilir.

 

İran Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani’nin Ocak 2020'de ABD tarafından öldürülmesinin ardından yaşanan “adrese teslim intikam” hikâyesi İsmail Heniye suikastı sonrasında da yaşanabilir!

 

Saldırının eni boyu tartışılırken, İranlı yetkililerin kendisiyle iletişime geçtiğini öne süren Trump, "Onları vurmuştuk ve bir şeyler yapmaları gerekiyordu. Bizi aradılar ve dediler ki: 'Dinleyin, başka seçeneğimiz yok. Sizi vurmak zorundayız çünkü kendimize saygımız var” ifadelerini kullanmıştı.

 

İsrail ile kavga ediyor görünen İran’ın asıl niyetini okumak için Kerkük’te Türkiye ve Türkmenleri sahanın dışına atmak için oynanan oyuna bakmak yeterlidir…

 

Hafta sonu ön plana geçen gelişme ise Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma oldu; "Biz topraklarımızı bir karış bile olsa parçalayan hiçbir çözüme eyvallah demiyoruz. Burada bir şeyi duyurmak istiyorum; önümüzde bir çözüm kalmadı bugün yapacağımız en iyi çözüm Filistin liderliğindeki bütün kardeşlerimle birlikte Gazze'ye gitmeye karar verdim… Benim hayatım, bizim hayatımız Gazze'deki en ufak bir çocuğun hayatından daha değerli değildir. Bizler İslam'ın hükmünü uyguluyoruz; ya zafer ya şehadet" dedi.

 

İsrail’in Gazze’ye ilk saldırısı ile başlayan bu trajik süreçte her yeni gün dünün tekrarı oldu… Şehit edilen çocuklar, kadınlar, yaşlılar, enkaza dönen bir ülke… Dünyanın utanç duyması gereken katliamlara karşı müdahil olması gereken ülke ve uluslararası kurumlardan olaylara yön verecek ciddi bir hamle yok.

 

İsrail’in arkası gelmeyen saldırılarının biteceği ama kendisini de bitirecek olan “tüm hedeflerimiz” diye dünyaya anons ettiği “tecavüz sınırlarının Gazze’den dışarı taşması” olacaktır.

 

Ben görevde olduğum sürece Filistin devleti diye bir şey olmayacak” diyen Netanyahu, “tüm hedeflere” ulaşılıncaya kadar savaşın devam edeceğinin altını çiziyor.

 

"Büyük İsrail planı”nın sıradaki hedefi yıllardır iç çatışmalarla boğuşan Suriye… Kimyasal silah yalanı ile tıpkı Irak’ta olduğu gibi Suriye’yi hedefleyen bir Batı-İsrail işgaline zemin hazırlanıyor.

 

Bölgenin geleceğini belirleyecek ülke ise kesinlikle Türkiye olacak…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.