"Bize ne oldu?" sorusunun cevabı açık olarak “Asabi, sinirleri bozuk ve şiddet üreten”dir. Kötü haber süzgeci gibi çalışan TV ekranları ve gazete sayfalarından başka bir toplumsal yapı çıkmaz. Tabloyu değiştirmek isteyen bunları düzeltmeli.
Uzmanlar, “şiddet toplumu olduk” noktasında birleşiyorlar ancak asıl soru “bunun nasıl olduğu”dur.
Herhangi bir TV kanalında izlediğiniz haber programda “Çarptı, kaçtı, yakalandı ve serbest kaldı” başlığı ile verilen haber sinirlerinizi hoplatıyor sonra açılımını öfkeyle izliyorsunuz. “… Bir otomobil, yoldan karşıya geçen yayaya çarptı. Yaya olay yerinde hayatını kaybederken alkollü olduğu belirlenen sürücü ise olay yerinden kaçtı. Polis ekiplerince yakalanan sürücü çıkarıldığı mahkemece serbest bırakılırken kaza anı ise güvenlik kameralarına yansıdı.”
Bu tür olaylar ve ardından yaşanan gelişmelerin televizyon ana haber bültenlerinde ve gazete manşetlerinde ilk sıralarda ve oldukça geniş sürelerle sunulmasının toplum üzerindeki tahribatı hayal bile edilemez.
Yapılan iş sinir tahribatından daha fazlasıdır. Kötü haberler sürekli olunca “asabiyet” de kronikleşiyor. Yapılan, insanları olay hakkında bilgilendirmenin dışına taşmakta, olay toplum nezdindeki anlam ve önemini kaybederken değerleri, hukuka, yasalara saygıyı ve değerleri parçalamaktadır. Kavga, ölüm, facia, uyuşturucu satışı, kullanımı, dolandırıcı, dolandırılmak ve nice melanet ve melun gibi kelime meşrulaşmakta, sıradanlaşmakta ve her köşe başında tepemize binmek için pusuda bekliyor kanaati yayılmaktadır.
Belirli tehlike ve risklere dair güya uyarılar yapıldığı iddiası ile sürekli olumsuz konuları gündeme taşımak, toplumda korku ve panik yaşanmasına neden olmaktadır.
Madalyonun öbür yüzünden baktığımızda durum farklı ve tam tersidir.
Aşağıdaki benzer haberlerin ise insanlara kendilerini nasıl mutlu hissettirdiklerini hatırlayın:
“Denizli’de uçurumdan düşüp telef olan ineğinin başında gözyaşı döken Sabiha Nine geçim kaynağı olan ineğinin telef olmasına hem buzağısının yetim kalmasına oturup ağlamasını yoldan geçen birisi fotoğrafını çekerek sosyal medyaya yükledi. Sonrasında ise Sabiha Nine'ye ulaşan İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabiri yaşlı kadının durumunu haberleştirerek ülke gündemine taşıdı. İHA’nın haberi ile kamu kurumları başta olmak üzere hayırseverler harekete geçti.”
Sonuç: "Türkiye’nin gündemine oturan 70 yaşındaki Sabiha Nine'ye uzanan yardım eliyle buzağılar ile birlikte yaşlı kadın 5 inek sahibi oldu.”
Sonuç şudur; Sabiha Nine’nin mutluluğu bize tam gün şifa oldu. “Paylaştığınız şey her neyse onu büyütüyorsunuz.”
Boşuna dememişler: “Bana güzel bir şey söyle, isterse yalan olsun…” Ama ne yazık ki, tüm haberleşme araçlarında paylaştıklarımız ağırlıklı olarak “kötü” olanlar. Sanki kötü haber getirene ödül var.
Bu durum fark edilmiyor değil. Gönüllü olarak iyi ve mutluluk verici haberleri erişebilir ve paylaşabilir yapma mücadelesi veren gönüllü kuruluşlar hayatımıza giriyor.
Bu umut verici gelişmeye haber içeriklerini toplum yararına süzme göreviyle sorumlu RTÜK ne zaman bu sorumluluğunu hatırlayacak? Haber kaynaklarını asabiyet kaynağı ve “menba-ı fesat” olmaktan nasıl çıkaracağız?