Batı’nın melanet halkaları!

A -
A +
Yeni Zelanda’daki Chirstchurch kentinde iki ayrı camiye cuma namazı esnasında düzenlenen silahlı saldırıda en az 50 kişi hayatını yitirdi, 20 kişi de ağır yaralı. Bu saldırı, Batıyla ilişkilerimizde nerede durduğumuzu bize hatırlatan ilk saldırı değil. Batı hükûmetlerinden, siyasetçi, akademisyen, sanatçısından İslam düşmanlığının farkına varılması ve buna karşı her türlü tedbirin alınmasını beklemek tam bir hayaldir. Çünkü “Batı’nın barıştan anladığı, karşı tarafın (İslam dünyasının) kayıtsız şartsız teslim olmasıdır.”
İslam düşmanı saldırgan cani Tarrant yayınladığı bildiri ile Türkiye üzerinden İslâm dünyasına sınırlar çizen, onu sömürge yapmak isteyen Batı’nın yüz yıllık tezini tekrarlıyor.  
Avrupa'ya gelirseniz sizi öldüreceğiz! Konstantinopolis'e gelir, tüm cami ve minareleri yıkarız. Ayasofya, minarelerden kurtulacak ve Konstantinopolis hak edildiği gibi tekrar Hristiyan şehri olacak” diyen saldırgan ile saldırıdan saatler önce yayınladığı Türkiye raporunda “tarihî-dinî Ayasofya anıtının fizyonomisini değiştirmeyi öngören her türlü aşırı görüşe ve bu yapının camiye dönüştürülmesine karşı çıkmaktadır…”  diyen Avrupa Parlamentosunun olaya bakışı arasında ne fark var?
Aynı kalemden ve kafadan çıkmış benzer ifadelerin her biri “melanet halkalarının” baklaları gibi.
Japon asıllı ABD’li Francis Fukuyama 1992’de yayınlanan “Tarihin Sonu” kitabında bu savaşı ilan ederken “İnsanlık ideal düzenini liberalizmde bulmuştur. Artık sadece kapitalizm vardır ve ulusal kültürler erimeye, uluslararası standartlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Kültürel alanda çok ulusluluk artık vazgeçilmezdir. Zaman içerisinde Batılı hâkim devletler bu ideolojik değişimi hızla özellikle üçüncü dünya ülkelerine yayacaklardır" diyordu.
İşte “Yeni Dünya Düzeni” dedikleri budur.
Batı’nın akademik, sanat ve siyaset dünyasındaki tehditleri ile saldırganın eylemi ne kadar örtüşmektedir.
Felsefesi “işgal ve sömürü” üzerine kurulu Batı dünyasından bu katliam sonrasında da kayda değer bir tedbir almasını beklemek hayaldir. Göreceksiniz, İslam düşmanı Tarrant’ın bu alçakça eylemine ya “İslamcı terörün doğurduğu olağan toplumsal refleks” diyecekler ya da caninin akıl hastası olduğunu söyleyerek üstünü çizecekler.
Türkiye bir asırdır kendisini başka bir medeniyetin kuyruğu yapmak isteyen bu saldırganlarla ve kendi içindeki elit taklitleri sahtekârlara karşı güçlü bir medeniyeti sürdürme mücadelesi veriyor.
Buna karşın Batı, İslam coğrafyasını harp sahasına, harp sahasını camilerin içine kadar taşıdılar. Sonu nereye varır bu savaşın?
Samuel Huntington’a sordular “Türkiye’de bu şizofreni yapıya direnip İslam medeniyetinin lideri olabilme yeteneği var mı, Osmanlının vârisi olabilir mi? 
Hantington itiraf etmek zorunda kaldı: “Şüphesiz İslam toplumu geçmişte bir çekirdek devlete sahipti ve bu açık bir şekilde Osmanlı imparatorluğuydu. Fakat hiçbir şey statik şekilde kalmaz. Sonra Batı muazzam şekilde genişlemeye diğer medeniyetler üzerinde de yıkıcı etki göstermeye başladı... Ancak şuna inanıyorum ki, Batı, dünyanın en güçlü medeniyeti olsa da artık gerilemektedir.  Ve bir sesin azalarak kaybolması gibi dünya üzerindeki etkisini kaybedecektir.”
Hantington korkusunda haklıdır. "Türk Einstein’ı" olarak bilinen Oktay Sinanoğlu “Hedef Türkiye” kitabında diyor ki: “Avrupa’da fazla bir şey yok, hiç korkmayalım. Avrupa’nın insanına bakın, rakamlarına bakın, gençliğine bakın. Pek bir şey yok. Hepsinden iyi oluruz. Onlar bunu biliyor, ödleri patlıyor, onun için bir sürü dümen çeviriyorlar...
Bu korku onları Türkiye ile hesaplaşmayı “İslâm’la Savaşa” dönüştürmenin kapısına getirdi, her geçen gün bu korkusu yüzünden tam bir ırkçı-nefret sarmalına gark oldu.
Onların korkusu ve zayıflığı bizim gücümüzdür.
“İslam, Avrupa’yı işgal edecek” diyen Amerikalı siyaset yorumcusu Pat Buchanan, "Batının Ölümü" “Death of the West” adını taşıyan kitabında Batı dünyasının sonunun geldiğini ve ABD’nin yakın gelecekte üçüncü dünya ülkeleri arasında yer alacağını savunmuştu. Buchanan, Birleşmiş Milletler'in nüfus araştırmalarına dayandırdığı görüşünde, 2050 yılına varmadan dünya nüfusunun sadece yüzde 10’unun Avrupa kökenli olacağını, Avrupa halkının üçte birinin 60 yaşın üzerinde olacağını ve her 10 kişiden birinin 80 yaşının üstünde olacağını söylüyordu.
Hastalıklı Batı kendi içinde çürüyecek…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.