Trump’un seçilmesinden aşırı memnuniyet duyanlar, ülkelerinin ve dünyanın geleceğini teslim edecekleri daha yetenekli, insan haklarına saygılı, özgürlük yanlısı, medya ve sermayeye kafa tutan, fukara insan ve ülkeleri koruyup kollayacak bir hami arayan dayatılmış çaresizlik içinde görünüyorlar.
Obama seçildiğinde de aynı umutlar yeşermişti ama arkası boş çıktı. Çünkü herkesin geleceğini kendisi belirler, her insan ve her ülke hak ettiği yerde duruyor.
Bir ülkenin geleceğine yön veren insan yapısıdır. Türkiye’yi güçlü kılan da insan yapısıdır. Bu güç, baskılara boyun eğmeyen, doğrularında ısrar eden, kendisine dikte edilenlere göre değil kendi çıkarlarına göre hareket eden Türkiye’yi yeni dünya düzenini kuran ülkelerin içinde tutacaktır.
Dünyadaki güç haritasını ülkelerin toprak büyüklüğü belirlemiyor, güç haritaları toprak büyüklüğü ile örtüşmüyor. Ülkelerin saygınlığının kaynağı sahip oldukları eğitim ve teknolojiye hükmetme yetenekleridir.
Askerî güçlerine önem vererek ülkelerinin zenginliğini artırmayı hedefleyen ülkelerin önü tıkalıdır. 3. Dünya Savaşının aktörleri ve yolu farklı.
Dünyadaki epistemic çöküşün lideri, siyahları, göçmenleri, Asyalıyı, Afrikalıyı aşağılayan öteleyen ABD’nin ve AB’nin yolu tepetaklak.
Eğer sömürgeci İngiltere bir ülke parlamentosuna kendi vatandaşı etiketli 18 üye sokabiliyorsa o ülkeyi sömürmek için işgal etmesine, asker göndermesine gerek yoktur. Önemli olan işgal ettiği ülkelere kendi bayraklarını asmak değil zenginliklerini sömürmek için kurdukları düzendir.
Güç sahipleri savaşları minyatürleştirip uzun dönemlere yaydılar. Sömürmek istedikleri ülkenin içinde kurguladıkları küçük savaşçı gruplar arasında çıkardıkları mikro savaşlarla ülkeleri hırpalıyor kendilerine müdahale kapısı açıyorlar.
Afganistan’daki Mücahid gruplara askerî yardımlarının Sovyet işgalinden önce başladığını söyleyen CIA eski Başkanı Robert Gates, işbaşındaki Sovyet yanlısı hükümeti devirmek için yaptıkları yardımların önce Sovyet ardından ABD işgalinin geldiğini açıkça söylemişti. 1.5 milyon Müslüman Afganlı sivil ve 250 bin Mücahid, Avrupa özgürleşsin diye mi yoksa Afganistan’ın selameti için mi öldü? Bunların ne Orta Doğu, ne Afrika'da herhangi bir ülkenin özgürleşmesi diye bir dertleri yok. Hükümete başkaldıran radikal grupları Sovyet işgali için, Sovyet işgalini de kendi işgalleri için kullandılar. Aynı yolu kullanarak bugün ırak ve Suriye'de besledikleri terör çeteleri de aynı maksada hizmet ediyor.
Bu hengâme içinde ABD Başkanlık seçimini sürpriz bir şekilde Donald Trump kazandı. Bu sonucun ABD’de gittikçe hızlanan sosyal yıkılış ve çöküşe karşı bir direniş olduğu söyleniyor. Belki bu sonuçta Trump’un önce içeriyi halledelim sloganıyla orta ve alt kesimlerin zihinlerine tekrar soktuğu Büyük Amerika rüyası etkili oldu. Bunu zamanla göreceğiz ama kesin olan şu ki; ABD ve ortaklarındaki gelişmeden çok daha güçlü bir gelişme Asya ve Pasifik’te yaşanmakta ve öne geçmektedir.
ABD’nin Büyük Amerika rüyası “Elm Sokağında Kâbus”lara dönüyor.
Kim bilir, belki Elm Sokağında Kâbus (A Nightmare On Elm Street), "Beyaz Saray’da Kâbus"a dönecek!..