Oysa asıl eksiklik girişimcilik ruhudur.
İnsanlar hayatta bildiklerini yapmazlar, kendilerini nasıl görüyorlarsa o bağlamda hareket ederler.
Anadolu’da yatırım için ham madde, pazar ve insan kaynaklarının kıt olduğu fikrini boşa çıkaran Anadolu’nun ortasında, etrafı dağlık ortası bağlık Erzincan’dan ilham verici bir hikâyeyi sizinle paylaşmak istiyorum çünkü buna ihtiyacımız var. Sadece Erzincan’daki 70 bin dönüm ekilmeyen arazinin değerlendirilmesi için değil tüm değerlendirilmeyen toprakların kazandırılması, iş alanlarının açılması için de ilham ve cesaret veren bir yol haritası.
Sektörel olarak gıda üretimi her zaman bir numara ve önümüzdeki 2050 yılı dünyanın tüm ekilebilir arazisi ekilse bile dünyanın ciddi açlık tehlikesi ve bunun sonucunda kitlesel göçlere sahne olacağı gerçeği karşısında hepimizin buna ihtiyacı var.
Kurulu kapasitesi 80 bin ton olan “Tunay Gıda-Fruit Processing Industry” Erzincan organize sanayi bölgesinde %30’u organik sertifikalı olmak üzere meyve püresi ve konsantresi, meyve suyu konsantresi ve NFC (direkt sıkılmış ürün) üretiyor. Üretimlerinin yüzde 30’unu Türkiye global şirketlerine yüzde 70’ini ise ABD, AB ülkeleri Rusya, Japonya ve Asya ülkelerine pazarlıyor.
New York’tan sonra dört saatlik uçak yolculuğu ile ulaşılan Miami’ye Erzincan’dan ürün satan bu başarı hikâyesi hakkında Şirket CEO’su Tuncer Kırtıloğlu’nun paylaştığı bilgi içinde en dikkat çekici olanı bu mükemmel “Pazar ağı”nı nasıl kurduğudur.
Pazar araştırmasına fabrika kurulmadan beş yıl önce başladıklarını ve işe yurt dışındaki ticari ataşeliklerin ve bizdeki yabancı ülkelerin ticari ataşeliklerinin kapısını çalarak başladıklarını söyleyerek “Hedef kitlemin profili belli ama kim? Onlarla irtibat kurmak için üreteceğimiz ürünü pazara süren firmaların envanterini aramakla başladık” diyerek yol haritasını şöyle açıkladı:
“Ticari Ataşeliklerimize yazarak bulundukları ülkede aynı işi yapan firmalar hakkında bilgi istemekle başladık. Ama hayal kırıklığı yaşadık, gelen cevap sıfır ve sadece Köln’deki ataşe dikkat çekici bir cevap verdi. Diyordu ki: Gerçekten de sen Erzincan’da böyle bir fabrika mı kuracaksın? Önce sizi tebrik ediyorum, ancak bunun yolu bize sormak değil. Pazarlama araştırma firmalarını bulacaksın onlar senin adına araştırma yapacaklar...
Bu defa içeri döndük, İGEM’de yabancı ülkelerin masaları var, ihracatçılara hizmet veren; ama sonuç farklı değildi. Gıda araştırması yapan masaya gittim ancak Rusya masasında açık bir adres bulamadım.
Sonunda dünyayı dolaşan gemi kaptanı bir arkadaşımın yardımı ile ipin ucunu yakaladık. Kendisine gittiği her ülkeden gıda marketlerini gezmesini farklı meyve suları alarak boş kutularını bana göndermesini istedim. Kısa zamanda farklı ülkelerden, zengin bir ürün-firma bilgi bankası oluştu. Sonra Erzincan mahsulü zerdali toplatıp, donmuş olarak kurmayı düşündüğüm fabrikanın aynısı bulunan Almanya ve Avusturya’ya gönderip işlettim. Gelen cevap umut vericiydi:
Numunelerin asit ve diğer parametrik değerleri sanayiye uygundur...
Artık, bu ürünü işleyen fabrikayı kurabilirdik. Ama yurt içinde kimse fabrikasını gezmemize müsaade etmedi, biz de makine yapacak İtalyan firmasından referans olarak daha önce kurduğu fabrikaların listesini istedik ve yurt dışında kırka yakın fabrikayı gezdik. Bu ürünlerin pazarlarına, ihtisas fuarlarına katılıp sektörün ileri gelenlerini tanıdık. Bu operasyon fabrikayı kurmadan önce 5 yıl sürdü sonra Tunay Gıda kuruldu.
Bölge ekonomisine katkımız 50 milyon TL civarında. Satışlarımızın yüzde 70’ini dış piyasaya yapıyoruz ve ürünlerimizin ham maddesinin yüzde 99’unu iç piyasadan temin ediyoruz. Bu oran çoğu sektörde tam ters işler. Sürekli istihdam 80 kişidir ama dışarıdaki üretici ortaklarımız sayılan üretici köylü ailesi sayısı on binin üzerindedir...”
Jim Rhon “İnsanlar hayatta bildiklerini yapmazlar, kendilerini nasıl görüyorlarsa öyle hareket ederler” derken haklıydı. Anadolu’da insan ve toprak ilişkisini güçlendiren bu tecrübe, Miami’deki tüketiciye ulaşırken Erzincan’daki üreticiyi pay sahibi yapmak gibi mükemmel bir fikrin uygulamasıdır...