İhtiyaçsızlık azgınlığa sebep olur derler. “Sekülerleşme ve kentleşme seçim sonuçlarını muhafazakâr-liberal partiler aleyhine değiştiriyor, 31 Mart seçimlerinde CHP lehine gelişen sonuçlar da bu yüzden" diyenler sosyoloji bilmeyenler.
Aslında sekülerleşme ve iktidar olmanın dayanılmaz cazibesi çoğu zaman muhafazakâr demokrat partilerde kendi içinde değişime, çözülme ve kırılmalara yol açar. Ancak, tahribat, misyondan sapmalar ve kanal değiştirme seçmen tabanından çok siyasetçide yaşanabilir.
Buradan bakarsak seçmeni terbiye etmek isteyen siyasetçi işe kendinden başlamalıdır. Nitekim 31 Mart seçimleri sonrası yaşanan da budur.
Önce bir gerçeği teslim edelim. İnsanın; dört başı mamur bir hayatı olunca, Hakka, hakikate, adalete, insana saygıya, vatana, vatandaş olmaya, güven içinde gelecek korkusu olmadan yaşamaya ihtiyacı kalmıyor mu? Tam da aksine;
Sahiplendiğimiz varlık arttıkça onları kaybetme korkusu bizi kuşatır. Yükseldikçe düşme korkusu artar. Çünkü zenginlik ve iktidar hırsı deniz suyu içmeye benzer, insan ihtiyacı arttıkça bağımlılığı da artar. İhtiyaç duyduğu şey hayatına egemen olur. İşte sekülerizm denilen dünyevileşmenin kontrol edilmediğinde insana getirdiği budur. Eşyanın kutsanması…
Dünyevileşme dediğimiz çember içine sıkışmış “hakikatin dünyasına duyarsızlaşmış, yabancılaşmış, omurgasını yitirmiş dünyada kendini tehdit altında hisseden insanlar için” AK Parti’nin kendini üzerine bina ettiği, “muhafazakâr demokrat" kimliği ve duruşu aydınlık bir kapı olmuştur. AK Parti bu duruşla toplumda karşılık bulmuş, kimseye nasip olmayan bir siyasi yelpazede oy alması ekonomik kalkınma programlarından çok bu zenginleşme dönemine geçişte manevi değerleri heba etmemek için gösterdiği duyarlılık olmuştur.
Seçmen kalkınma programları üzerinden hoşnutsuzluk göstermiyorsa sıkıntı nerede?
AK Parti yenilenen seçimlere sadece sandık güvenliği ile ilgili tedbirler, günübirlik ekonomik tedbir paketleri geliştirerek girmiyor, böyle de olması lazım. Tedbir sahası, fabrika ayarları dediğimiz “kurucu ilkeler, kurucu kimlik üzerinde" de yoğunlaşıyor.
İnsan durduğu yeri değiştirirse herkesin yerini değiştirdiğini zanneder. Siyasetçiler için de öyledir.
YSK, İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararını aldıktan sonra, AK Parti "küskün seçmenler”den sonra “küskün partililere” dönük bir seri tedbir almanın içinde. Parti kurulduğundan bu yana İstanbul’da görev yapmış teşkilat yöneticileri de devreye sokuluyor.
“Vefa Buluşmaları” adı altında eski partililerin, teşkilatlarda emeği geçmiş ama hâlen aktif olarak görevde olmayanların da seçim çalışmalarına katılması isteniyor.
Artık şunu merak etmeye lüzum yok: “İstanbul’da yenilenecek seçim sonuçları AK Parti açısından geçmişteki 7 Haziran’dan 1 Kasım’a geçiş gibi olur mu?" Bunu belirleyecek olan AK Parti teşkilatlarının seçim sonuçlarını nasıl anladığı ve karşılık olarak göstereceği performansla birlikte seçmen tabanının da bunu yeterli ve ikna edici bulup bulmadığıdır.
AK Parti lehine ortaya çıkacak olan fark, farklı kaynaklardan çeşitli yönlendirmeler olsa da milletin verdiği mesajın seçmen tabanında nasıl algılandığı ve gereğinin ne kadar yapıldığının da puanı olacaktır.