Muktedirler her zaman göründükleri gibi değildir. Güçlü olanlar, güçsüz rakiplerle karşı karşıya geldiklerinde onların güçlü görünen özellikleri büyük bir zayıflığın kaynağı olabilir. Tarih şımarıklığın kibirle örtündüğünde "gücün" sahiplerine nasıl kefen olduğunun örnekleri ile doludur.
1910 yılında White Star Line şirketi bastırdığı broşürlerle "batması imkânsız" bir transatlantiğin reklâmını yapıyordu. 1861 yılında İrlanda'da kurulan Harland and Wolff tersanesi her şeyiyle en büyük, en ihtişamlı ve en güçlü olması planlanan Titanic'i inşa etmeye başlamıştı. 46.328 ton olarak inşa edilen Titanic'i hareket ettirebilmek için iki tane dört silindirli buhar motoru kullanılıyor, devasa geminin kalbi tam 59.000 beygir gücü üretiyordu. 3.547 yolcu kapasitesi, içinde bir yüzme havuzu, spor salonu, kütüphane ve Türk hamamı yer alıyordu.
1909'da inşasına başlanan, 269 metre uzunluğunda 28 metre genişliğinde 46.328 ton ağırlığındaki Titanic, 31 Mart 1912'de tamamlanan denize indirildi. Milyonerler, siyasetçiler, aktör ve aktrisler katılmak için sıraya girdiği ilk seferine 2.240 yolcusuyla New York'a doğru tarihî yolculuğuna çıktı. 14 Nisan gecesi, gökyüzü açık, ay ışığı yoktu ve sıcaklık neredeyse sıfır dereceye kadar düşmüş, kaptan telsizle gelen buzdağı uyarılarını dikkate alıp geminin rotasını biraz daha güneye çevirmişti. Saat 11.40'ta geminin iki gözcüsü köprüyü telaşla "Buz dağı tam önümüzde" mesajını geçtiğinde artık çok geçti. İkinci kaptan Murdoch bazılarına göre hatalı karar vererek gemiyi döndürmeye çalıştı. Ama TİTANİC'İN ÖVÜNDÜKLERİ İRİLİĞİ SERİ MANEVRAYI ENGELLEYİNCE daha sağlam olan burnu yerine buz dağına yandan çarpıp daha fazla hasar aldı. Su geçirmez 16 bölgesinin 6'sı hasar alıp gemi hızla suyla dolmaya başladı...
Dakikalar içinde geminin içindeki su 2.5 metre yüksekliğe ulaştığında gemideki 20 kurtarma botundan 65 kişi alabilen ilk kurtarma botu sadece 28 kişiyle suya inebildi. Telsiz operatörleri sürekli yardım çağrısı gönderiyordu. Ancak Titanic'e en yakın gemi olan Carpathia'nın enkaza varması 4 saat sonra oldu. Köprüden başka bir geminin ışıkları görünse de bu esrarengiz gemi Titanic'le iletişime geçmemiş ve yardım çağrılarını cevapsız bırakmıştı.
Saat 02.05'te geminin burnu tamamen sulara girmiş, 02.17'de sular güverteyi basmıştı. Geminin yapımında kullanılan malzemenin esneme özelliği olmaması korkunç akıbetini hızlandırdı. Gövde içine dolan sulara dayanamadı ve ikiye ayrıldı. Önce burnu battı ardından kıç kısmı sulara gömüldü.
Titanic'in korku ve heybet veren iri gövdesi kaptan ve yolcularının ilk sefere katılmanın verdiği kibir ile şişince önündeki buz dağını ıskalayamadı. Büyük bir dehşetin yaşandığı bu tarihin en büyük deniz kazalarından birinde ilk seferine çıkarken İngiliz gazetelerinin "Bu gemiyi Tanrı bile batıramaz" diye manşet attığı TİTANİC Kuzey Atlantik'in buzlu sularına gömüldü. Ortaya çıkan bilânçoda 2.223 kişiden sadece 706 kişi kurtulmuş 1.516 kişi hayatını kaybetmişti.
Rahatlık tuzak, kibir ahmaklık, zirveler ise çöküş ve felaketin tohumlarının yeşerdiği yerdir. Yeni Dünya düzeni peşindeki Batı, ıskalamaya çalıştığı buz dağını kendi içinde taşıyor. Medeniyetlerinin merkez ülkelerinin çoğunda hâkim olan maneviyattan yoksun sekülarizm kendi kültürel yok oluşunun filizlerini de içinde taşıyor. İrileşmiş, eşi benzeri yok diye göklere çıkardığı medeniyeti bencilliği, egosantrizmi, ırkçı ve dinci fanatizmi, kültürel şovenizmi, emperyalist tahakkümcülüğü temsil eden bir BUZ DAĞIDIR. Batı, ıskalayamayacağı bir hedefe hız kesmeden tüm hoyratlığı ile "doğuya" doğru giderken Asya'dan kopup gelen ÖTEKİ buz dağlarını da henüz fark edemedi. Ama kibri onun zayıflığıdır ve arkasına sığındığı çıplak medeniyeti ve merkez ülke olma rolü gelecek yüzyıla kadar gerileyip, tarih denilen okyanusta giderek azalan bir ses gibi kaybolacak.