Cezaların caydırıcılığı ve suçun kuluçkası!..

A -
A +

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, 23 Ocak’ta kamuoyu ile paylaşılan Yargı Reformu Strateji Belgesiyle ilgili değerlendirmelerde bulunarak “Kamuoyunda yaygınlaşma emareleri gösteren cezasızlık algısının önüne geçecek uygulamalar ve tedbirleri de devreye alacağız” demişti.

 

Toplumda suçluların cezalandırılmasının hem mağdurların beklentisini karşılayacak hem de gelecekte “suç işleme iştihasının” önünü kesecek tedbirlere ihtiyaç olduğu uzun bir süredir ifade ediliyor.

 

Ülkemizde sahadaki sonuçlar; suç/suçlu sayısı ve mükerrer suçlardaki artış mevcut uygulamaların suçlu nezdinde caydırıcı ve ıslah edici etkisinin yeterli olmadığı ortaya koymaktadır.

 

Ceza, suç işleyen kimseye karşılık olmak ve tekrar suç işlemesini önlemek (caydırıcılık) maksadıyla uygulanır. Ancak ceza suçla orantılı olduğunda kişi korkutulur ve suçun tekrarına engel olunur. Öte yandan suçlunun ıslah edilmesi, suçu tekrar işlemekten caydırılmasıyla birlikte “suç ve ceza” üzerinden toplumun ders alması sağlanır.

 

Kişilerin suç işlemeyi, rahatlıkla sergileyebilmesi ve bu eylemleri alışkanlık hâline gelecek şekilde tekrarlamaları bütünüyle cezaların eksikliğinden veya etkisizliğinden değil, suçlunun suça olan iştiyakından da kaynaklanabilir.

 

Onun iştahını kabartan değerleri hırpalanan toplumun hazmetme kapasitesidir.

 

Aynı suçun farklı kişiler tarafından da tekrarlanması önceki cezai uygulamaların caydırıcı olmadığını gösterir. Alınacak tedbirler kamuoyu baskısını kaldırmakla beraber emsal suçların tekrarını önlemeye dönük olmalıdır.

 

Bu kanaati güçlendirecek suç dosyası kabarık. Polis memuru Ş.Y'yi şehit eden katil Yunus Emre Geçti'nin kirli ve kabarık bir suç geçmişi var. Geçti'nin, arkadaşına silahla ateş ettiği bir videoyu gönderdiği, trafikteki bir adama ateş açtığı, yine bir arkadaşını gasbedip 11 yıl hapis cezası aldığı ortaya çıkmış.

 

Şaşırtıcı olan, 26 suç kaydı olan Geçti'nin geçmişte “saygı indirimi” alması…

 

Türkiye'de Temmuz 2024 itibarıyla toplam 403 cezaevi bulunmakta. Bu cezaevlerinde 295.064 hükümlü ve 47.462 tutuklu bulunmakta olup, toplam 342.526 kişi cezaevlerinde kalmaktadır.

 

Suçlu dosyasını artıran son dalga ise “18 yaş altı gençlerin suç örgütlerine katılım ve suç işlemeleri.” Adana’da motosiklet ile yaklaştığı kebapçıya tabanca ile ateş açarak, ağır yaraladığı kebapçı çalışanının hayatını kaybetmesine sebep olarak yakalanan şüpheli, 16 yaşındaki E.M. çıktı! Cinayetin arka planında ise onu para karşılığı “azmettirenler” var.

 

Bu tür suç örgütlerinin 18 yaş altı gençleri teminine iştahlandıran ucuz bir bedel karşılığı kendilerini cinayetin öznesi olmaktan çıkarıp gerçek failler olmasını gizleme gayretidir.

 

TÜİK verilerine göre son yıllarda 15-18 yaş grubundaki genç suçluların sayısındaki artış dikkat çekicidir. Bunlara sayı olarak bakıldığında durumun vahameti iyice ortaya çıkıyor.

 

Çocuklara isnat edilen suç türlerinde yaralama ilk sırada yer alırken hırsızlık uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, satmak veya satın almak üçüncü sırada bulunuyor.

 

Ceza hukukunda çocuk ergin olsa bile “henüz 18 yaşını doldurmamış kişi” olarak kabul edilmekte, yaş küçüklüğü cezai ehliyetinin sınırlarını belirlemekte ve suç işleyen çocuk yargılama sürecinde “suça sürüklenen çocuk” olarak nitelenir.

 

Buradan bakıldığında “Suç ve ceza”nın sadece ceza kısmının muhatabı aranmıyor. Eğer Adana’da motosiklet ile yaklaştığı kebapçıya tabanca ile ateş açarak öldüren “fail” suça sürüklenen çocuk ise “suça sürükleyen kim?..”

 

Burada çocukların erken yaşta suça bulaşmalarının arkasında “azmettirici” dediğimiz bir kirli yapı ortaya çıkıyor. “Cezaların caydırıcılığı” tartışmasını tek bir kişi sınırlarından daha yukarı çekip “suçun kuluçkası” olan bu melanet tayfalarının üzerine gidilirse, kamuoyu vicdanı aradığı “ceza ve muhatabını” bulacaktır…

 

 

 

Hikmet Köksal'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe 8 Şubat 2025 10:43

Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, azdıran fakirlik ve azdıran zenginlikten sana sığınırım) buyurmuştur...Fakirliğe sabredilmesi kolay olmayıp Allah’a isyana sürükleyeceği için hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Fakirlik, iki cihanda da,yüzkarasıdır.) [R. Nasıhin](dinimizislam.com)