Çin çukuru!..

A -
A +
Günümüz dünyasında sömürgecilik biçim değiştiriyor.
Bir zamanlar Avrupalıların yaptığı gibi hedef ülkelerin askerî güç kullanarak işgal edilmesi söz konusu değil. Ancak Çin hedef ülkelerde haklarındaki kanaati lehlerine çevirmek için sanat kültür merkezleri, kütüphaneler, eğitim kurumları kurarken askerî ve ekonomik baskı unsurlarını da acımasızca kullanıyor.
Doğu Türkistan'ı yerli Uygur nüfusundan temizleyerek bölgeyi Çinliler ile doldurmak için insanlık dışı bir soykırım yapmaya devam ediyor.
1 buçuk milyon Uygur Türkü, 2017’den beri kapatmak ve işkence etmek için inşa ettikleri (uydu görüntülerinden silinen) toplama kamplarına götürüldü ve kendilerinden bir daha haber alınamadı.
İnsan hakları örgütü, sivil toplum kuruluşları, gazeteciler ve görgü tanıkları Doğu Türkistan'da aralarında kamp, hapishane ve gözaltı merkezleri de bulunan 428 adet hapishane yerleşkesi bulunduğunu açıklıyor.
Çin Komünist Partisinin yabancı ziyaretçilere uyguladığı yasaklar nedeniyle, içeride uygulanan dehşet büyük ölçüde bilinmese de köyleri basılıp toplama kamplarına götürülen Uygur Türkleri bu kamplarda zulüm ve tacize uğruyor.
Çin'in bu zulümler hakkındaki sorulara verdikleri hazır bir yalanları var: “Bu kamplar aşırılıkla mücadele etme amaçlı merkezlerdir ve uygulamalar yasalara uygun."
Çin bir yandan soykırım yaparken diğer yandan kültürel hegemonyasını da genişletiyor. Uyguladığı soykırım dünya medyasında söz edilmezken yurt dışına gönderdiği öğrencilerin yanı sıra kurduğu “Konfüçyüs Enstitüleri” ile sınırsız propaganda faaliyetleri yürütüyor.
154 ülkede faaliyet gösteren Konfüçyüs Enstitülerinin sayısı 2019 yılı itibarıyla 548'e ulaşmış durumda. Dünyanın her yerinde Konfüçyüs Enstitüleri, medya ve kültür faaliyetleri ile kültürünü ve dilini yaymak için önemli girişimlerde bulunuyor.
Eski ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, açıklama yaparak Çin tarafından fonlanan Konfüçyüs Enstitülerinin propaganda aracı olduğunu söylemişti. (ABD’de, 65'i üniversitelerde 75 Konfüçyüs Enstitüsü bulunuyor.)
Türkiye'de ise faaliyetlerine 2008 yılında başlayan Konfüçyüs Enstitüleri, ilk şubesini Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde kurdu. Daha sonra Boğaziçi Üniversitesi, Okan ve Yeditepe Üniversitelerinde de açılan enstitülere ilaveten Sakarya Üniversitesi'nde de Konfüçyus Enstitüsü kurulacağı kararlaştırılmıştı.
Kendi kurumlarını başka ülkelerde rahatça açabilen Çin, aynı özgürlüğü başka ülkelere sağlamıyor. Türkiye'deki üniversitelerin bünyesinde faaliyet gösteren 4 Konfüçyüs Enstitüsü bulunan Çin Türkiye’nin yıllardır girişimde bulunmasına rağmen hâlâ Çin'de bir “Yunus Emre Enstitüsü” açabilmiş değil.
Bu durum kendilerine sorulduğunda cevapları: “Uygulamalar yasalara uygun.”
Başka ülkelerin kendi bünyesinde faaliyetine alan açmayan Çin neden dışarıda Konfüçyus Enstitülerini açmakta böylesine cömert davranıyor!
Prof. Dr. Hilmi Demir bu sorunun cevabını “Çin’in dinî jeopolitik çıkmazı” başlıklı makalesinde; “Çünkü Çin; yenidünya düzeninde dinî jeopolitiğini 'Konfüçyüsçü ideoloji' üzerine kurmak istiyor. Komünist ateist Çin’e karşılık sosyalist yeni maneviyatçı bir Çin kurgulanıyor. 2005 yılından itibaren yürürlüğe konulan 'Harmonius Society-Uyumlu Toplum' politikası Konfüçyüs inancına dayanmaktadır. Devlet, Konfüçyüs’le toplumsal uyum sağlanması için özel bir çaba sergilenmektedir. Konfüçyüs’e atıflar yapılmakta, özdeyişler yaygın olarak kullanılmakta, onun hakkında akademik yayınlar yapılarak önemli mekânlara heykelleri dikilmektedir" olarak vermekte...
"Biz de Yunus Emre’yi anlatalım" deyince “Hayır!.. Girmek serbest çıkmak yasak” diyorlar.
Bu Çin'le işimiz var!..
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.