Darbelerin faturasını kim öder?

A -
A +
27 Aralık 1979’da Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e “Türk Silahlı Kuvvetlerinin Görüşü” ismini taşıyan 5 imzalı bir mektup geldi. Mektup aslında iktidar ve siyaset kurumuna yönelik bir muhtıraydı.
Mektupta, devletin bekası, millî birliğin sağlanması, halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması için anarşi ve teröre karşı anayasal kurumlar ve siyasi partilerin müştereken tedbir ve çare aramaları belirtilerek, kısır tutum ve davranışlar içindeki anayasal kuruluş ve siyasi partilerin bir kere daha uyarılması müştereken dile getiriliyordu.
Cumhurbaşkanı Korutürk bu mektubu 2 Ocak 1980 günü AP Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’e gönderdi.
Aynı gün gazeteler Ordunun Cumhurbaşkanı’na uyarı mektubu verdiğini manşetten duyurdu. Oysa uyarı daha önce gelmiş, Cumhurbaşkanı Korutürk’e TSK’nın görüşleri hayata geçmediği takdirde ordunun müdahale durumunda kalacağı söylenmişti.
Mehmet Ali Birand’ın “12 Eylül” kitabında belirttiğine göre Cumhurbaşkanı Org. Kenan Evren’e “Peki, ne yapmayı planlıyorsunuz?” diye sormuş, Evren de “Eğer bunlar doğru yolu bulmazsa, Meclisi feshetmek ve başka yöntem denemek gerekebilir. Bizim bu uyarıyı yapmaktan başka çaremiz yok” demişti.
Cumhurbaşkanlığı eski basın sözcüsü Ali Baransel’in anılarında anlattığına göre Komutanlar Korutürk’e “Bu işler böyle gitmiyor, siz yaşça ve kıdemce bizden büyüksünüz. Geniş tecrübe sahibisiniz, gelin başımıza geçin, Türkiye’yi içine düştüğü badireden kurtaralım” demişler. Ancak Korutürk “Askerî rejimle bunların halledilmesi mümkün olmayabilir. Dış kamuoyu Türkiye’yi güç durumda bırakabilir, yalnızlığa sürüklenebilirsiniz. Ama ihtilal yapmaya kararlıysanız ben bu işte yokum. İsterseniz şimdi istifa etmeye hazırım” demiş...
Cumhurbaşkanı Korutürk Demokrasi ve Anayasal rejim üzerindeki baskıyı istifa ederek kaldırmayı düşünmüş olmalı.
Korutürk’ün görev süresi nisanda dolup Köşk'ten ayrıldı yerine İhsan Sabri Çağlayangil vekâlet etti. Meclis Cumhurbaşkanını seçemedi ve 12 Eylül sabahı Org. Evren ve arkadaşları yönetime el koydu.
Aynı gün Demirel ve Ecevit arasında sürüp giden “Muhtıra sana verildi, bana verilmedi” tartışması da böylece sona erdi.
Bu darbe hikâyesinde tüm aktörlerin bir hikâyesi var.
7 yıllık Cumhurbaşkanlığı görev süresinde 8 hükûmet kurulan; görev süresi sona erdiğinde Anayasa uyarınca “tabii senatör” olarak Cumhuriyet senatosunda görev alan 6. Cumhurbaşkanı Fahri Sabit Korutürk’ün darbe sonrası Meclis feshedilince tabii senatörlük görevi de sona erdi.
Darbeyle başbakanlığı sona eren ve Hamzakoy’da gözetim altına alınan Süleyman Demirel 1983’te siyasi partilerin kurulmasına izin verilince “tapulu arazime gecekondu yaptırmam” diyerek başladığı siyaset kavgasına 17 Nisan 1993 günü 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal kalp yetmezliği sonucu vefat edince Cumhurbaşkanlığına aday oldu.
8 Mayıs günü TBMM’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini 16 Mayıs'ta Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı olarak tamamladı.
Peki, olan kime oldu?
12 Eylül öncesi anarşi ve terör olaylarında hayatını kaybedenlerin yanı sıra ortaya çıkan büyük ekonomik kayıplara darbe sonrası ortaya çıkanlar ve demokratik kurumların aldığı hasar eklendi ve ödemesi bugünlere kadar süren ağır bir faturayı karşımıza çıkardı.
Tartışmasız olarak bu faturayı millet ödedi.
Önümüzdeki referandumda belli aralıklarla Türkiye’nin önünü kesen "darbeseverler"e bu defa millet faturayı kesecek...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.