Muhabir, son yıllarında iktidar ipinin ucunu elinden kaçırmış Süleyman Demirel’e sormuş “Efendim derin devlet nedir?” Demirel de “Normal devletin raydan çıkmış halidir...” demişti.
Bugün yaşadığımız hengâmede bu sorunun cevabı “Raydan çıkıp küresel güçlere teslim olmuş medya, bürokrasi, akademik ve siyasal aktörlerdir…” olurdu.
Bu yazıyı döviz üzerinden kurgulanan saldırı hakkında tasarlarken; İstanbul Beşiktaş’ta 30’u polis 38 kişinin şehit, 155 kişinin de yaralandığı terör saldırısı yapıldı. Saldırıya sosyal medya üzerinden birçok tepki ve lanet mesajı yağarken raydan çıkmış bazı siyaset ve sanatçılardan da çirkin paylaşımlar ekranlara düştü.
Maksat Türkiye’yi çivisi çıkmış bir terör ülkesi olarak göstermek.
CHP Gençlik Kolları resmî twitter hesabında saldırı sonrası Vodafone Arena Stadı’nın önündeki yola dizilmiş ambulansların fotoğrafını paylaşarak “Türkiye temsili” diye not düştü. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in bu skandal paylaşıma tepki göstermesi üzerine de CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu, Gökçek’e “...haddini bil, bu gençler sahipsiz değil...” diyerek cevap verdi.
Bir paylaşım da benzer olaylarda provokatif mesajlarla dikkat çeken Mirgün Cabas’tan geldi. Cabas “İstanbul’daki her bombadan sonra Beyrut’taki arkadaşlar arayıp ‘Buraya gel burası güvenli’ diyorlar" ifadelerini kullandı. Mesajına tepkiler alınca da "Anlaşılan gücünüze gitti, gitsin çünkü komik diye anlatmadım. Can sıkıcı ve acıklı olduğu için anlattım, siz de sıkılın" diyerek ifadelerine devam etti...
Bu menfur saldırı ve krizden beslenen raydan çıkmış kalemleri de resmin içine alarak tekrarlayalım ki; yaşadığımız terör saldırıları, FETÖ darbe girişimi ve ekonomik manipülasyonlarla ekonomiyi çökertme saldırıları; küresel sömürgeci Batıya karşı kendi refleksleri ile karşı duran Türkiye’yi hizaya getirme operasyonlarıdır.
Çünkü kendi değerleri üzerinden büyümeye çalışan Türkiye Batıya ram olmadığı sürece onlar için tehdittir.
Kendi gücünü korumanın telaşı içindeki Avrupa taşeronlara dönüştürdüğü içerideki demokratik muhalefet eliyle yapacağı müdahalelerle siyasi iktidarın ellerini kesmek istiyor. Batı yapabilme yeteneği ve iradesine sahip her iktidarı bilerek çürüttüğü demokratik kurumlar üzerinden böyle yaylım ateşine tutuyor.
Geçmişte ABD seyahatinde baba Bush’a “Biz buraya hibe programlarını konuşmaya değil ticaret yapmaya geldik” diyen Merhum Turgut Özal’a da yapmışlardı. Şimdi aynı saldırlar Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a karşı da yürütülüyor.
Siyasi kurumların Batıya teslimiyetçiliğinin Türkiye’yi nasıl baş aşağı ettiğinin en yakın örneği 19 Şubat 2001’deki MGK toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in başbakan Bülent Ecevit’e fırlattığı anayasa kitapçığı ile başlatılan krizdir.
Türkiye ekonomisi daha önce yaşamadığı kadar büyük bir krize girmiş, borsa çökmüş, gecelik faiz 7 bin 500’lere fırlamış, dolar 690’dan önce 900’e Nisan ayında da 1 milyon 161 bine fırlamıştı.
Piyasalar kontrolden çıkınca Batı planı gereği ekonominin dümeni Kemal Derviş’e teslim edilmişti. Derviş de “güçlü ekonomiye geçiş” programı yapıp IMF ile masaya oturmuş siyaseti küresel güce teslim etmişti.
Ekonomik kriz koalisyon hükûmetinin sonunu getirdi, hükûmet ortakları krizin çözümünü erken seçimde gördü ve 3 Kasım 2002’de yapılan seçimlerde millet koalisyon ortaklarını baraja takarken emaneti AK Partiye teslim etti.
Bugün, başımıza musallat edilen ve raydan çıkmış her tür demokratik muhalefet eliyle de beslenen her türlü saldırının sebebi Küresel Para ve Batı’ya karşı verilen yerel ve millî duruşun karşılığıdır.
Millî ve yerel duruşundan, değerlerinden esnemeyen Türkiye bu bağımsızlık mücadelesinden galip çıkacaktır. Türkiye’nin refah ve mutluluğunu Batı’ya ram olmakta zanneden raydan çıkmış mandacı demokratik muhaliflerin tek kazançları ise utançları olacak!..