İYİ Parti lideri Meral Akşener önceki gün partisinin grup toplantısında İstanbul Sözleşmesi ile ilgili “Bu sözleşmeyi, öz güveni gelişmemiş birkaç korkağa ezdirmeyiz, ezdirmeyeceğiz… İstanbul Sözleşmesi’ndeki imzalarını geri çekmeyi konuşuyorlar. Kırk yılın başı doğru bir iş yaptılar, şimdi ondan da vazgeçiyorlar. İstanbul Sözleşmesi’nin nesinden rahatsızsınız” diye sordu.
AK Parti’nin önceki gece yapılan MYK toplantısında İstanbul Sözleşmesi masaya yatırıldı. AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un yaptığı ayrıntılı sunum üzerine, söz alan üyelerin büyük çoğunluğu sözleşmeden çekilme yönünde görüş bildirirken bazı isimler ise sözleşmeden çıkmanın doğru olmayacağını savundu.
Üyelerin büyük bölümü sözleşmenin Türk aile yapısına ters olduğunu ifade edince Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Türkiye’nin sözleşmeden çekileceğini" dile getirerek tartışmaya son noktayı koydu.
Bu sözleşmeden niçin çekilmemiz gerektiğini tekrar anlatalım.
Türkiye tarafından 2011’de imzalanarak 2012’de de Resmî Gazete’de yayınlandı ve aynı yıl 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” adıyla yürürlüğe sokuldu. Dünyada ilk olarak İstanbul’da, Türkiye'nin imzaladığı bir sözleşme olduğu içinde “İstanbul Convention (Sözleşmesi)” adını aldı.
Daha önce tehlikeyi görerek Bulgaristan, Hırvatistan ve Macaristan’ın çekildiği bu proje aile için tehdit olması yanında, Lezbiyen, Gay, LGBT ve diğer formları eşitleyen bir yıkım projesine dönüştürüldüğü için karşıyız!..
Türkiye'de cari kanunlara göre, 18 yaşının altındaki bir kadınla” evlenmek tecavüz suçu” oluyor ve evlenilen 16 yaşının altında ise tecavüz suçundan hüküm 50 yıla kadar cezaya dönüşebiliyor. Ancak eğer kızla nikâh kıyılmamışsa birlikte olmak “kişisel özgürlük” alanına giriyor ve suç olmaktan çıkıyor. Zina özgürlük, evlilik ise suç… Böylece helal olan yasak, haram olan özgürlük diye tanımlanmış oldu… Onun için karşıyız!..
Bir taraftan 18 yaşına kadar gençlerin evlenmeleri yasaklanıyor, diğer taraftan “özgür seks” yolu açılan gençler, medya ve çevre üzerinden bitmez bir cinsel tahrike maruz bırakılıyorlar. “Evlilik” kaçınılması gereken bir tehdide dönüşüyor. Onun için karşıyız!..
İstanbul Sözleşmesi'nin 4. Maddesiyle kabul edilen “kadının korunması" söylemi çerçevesinde erkeğe yapılan ayrımcılık, kadını koruyor gibi görünse de, “Kadının yapılacağından şüphelendiği muhtemel bir cinsel veya fiziksel zarara yönelik hareket erkek için cezalandırılma gerekçesidir” erkeğe her an cezalandırılabilirsin mesajı veriyor.
“Kadının beyanı esastır” ilkesi ile hukukun en temel ilkesi olan “suç ispat edilene kadar masumiyet karinesi” ters yüz edilip suçun ispatı, iddia edenin sorumluğundan çıkarılıp, iddia edileni yükümlülük altında bırakıyor. Onun için karşıyız!..
TCK 102. madde ile evlilik içi tecavüz diye bir suç tanımlandı. “Erkeğin karısıyla rızası dışında birlikte olması” olarak tanımlanan bu suçun cezası 2 yıldan 7 yıla kadar çıkabiliyor. Hatta kadının ruh sağlığı bozulduğuna dair bir kanaat oluşmuşsa iş ömür boyu cezaya kadar gidebiliyor. “Tecavüz mü yoksa gönüllü birliktelik mi” olduğuna hukukun en temel ilkesi olan “suç, ispat edilene kadar masumiyet karinesi” iptal edilip sadece kadının beyanı ile karar veriliyor.
İşte onun için karşıyız!..
Devlet ihtiyaç duyduğunda toplumsal uzlaşma için “akil insanları” devreye sokarken aileleri uzlaştırmaya kalkanları içeri tıkıyor. Bu sözleşme ayrılanlar birleşmesin diye çiftlerin arasını bulabilecek uzlaşmacıların önünü; md.48/1 ile “...taraflar işbu sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerinde ara buluculuk ve uzlaştırma da dâhil alternatif uyuşmazlık çözüm süreçlerini yasaklamak üzere gerekli hukuki ve diğer tedbirleri alır” diyerek kestiği için karşıyız!..
Dinle beni küçük adam!.. Bu sözleşme ahlaki değerleri aileyle birlikte toprağa gömmek istiyor, onun için karşıyız!..