Dünya açık hava tımarhanesi mi?

A -
A +

“Bana yardım edebilir misiniz?” diyen, çözülmesi imkânsız bir sorunu olduğuna inanan ve çözüm arayan; herkesten, her şeyden nefret eden, öfkelerini çirkin konuşmalarla kusan çok sayıda insanla karşılaştım.
Hepsi de "kötü düşünme ve kötü konuşma” hastalığından mustarip. Olumsuz ve argo konuşan bir çevre içinde sürekli tekrarladıkları kelimeler onları kuşatıyor ve bu onların gerçeği oluyor. Argo kelimeleri önce kendi ailesinde, sonra çevresinde duyuyorlar, sonra da kendileri bunu taklit etmeye başlıyorlar.
“Hayatım Roman” köşesinde hayatı roman olmuş bir çiftin konuşmasını nakleden diyor ki:
“Dinlemek zorunda değildim. Meraklısı da değildim. Ama bütün yolcular neredeyse birbirimize yapışık hâlde gidiyorduk. Nerede olacak, tabii ki metrobüste… Ön kapı boşluğunda ayağım yerden kesilecek vaziyette tutunmuş gidiyorduk. Hemen yanı başımda yirmili yaşlarda bir genç kız ile o yaşlarda bir erkek vardı. Tıklım tıkış kalabalık umurumda değildi. Gençlik hevesiyle kendi dünyalarında konuşuyorlardı. Genç kız ile erkek okul arkadaşı mıydı sevgili mi bilemiyorum.
Erkek anlatıyordu: ‘Eski sevgililerim vardı, onlarla aram limoni oldu ve bitti. En sonda birinden ayrılmıştım…’ Kız ağzının içine bakarak soruyordu:
‘O sebeple mi kullanmıyorsun o Tweet adresini?’
‘Evet, o yüzden kullanmıyorum, hemen parazit oluyorlar yaa…’
Kız arkadaşına dert yanmaya devam ediyordu:
‘Hatta bir tanesiyle ne oldu biliyor musun? Hiç yalanım yok, ben bir telefon değiştirmiştim. Eski telefonumu biliyordu ama bu yeni telefonumdan haberi yoktu. Nereden bulduysa onu bile bulmuş. Kafayı yedim resmen kızım!’
Kızın verdiği cevap enteresandı: ‘Ne sakızmış beee! İlişkin bitmiş işte, ne peşinden koşturup duruyorsun?..'
Giderek ruhuyla ve üslubuyla seviyesizleşen bir konuşma...
Gençlerdi bunlar, hiçbirinin ne siyasetle, ne yaşanan terörle, ne medyayla, yazılan çizilenle alakası vardı! Dünya yansa umurlarında değildi ya da dünyada kendi duygularından başka hiçbir şey onları ilgilendirmiyordu. Bir tarafta halkın huzuruna, güvenliğine, mutluluğuna yönelik eylemlerde harcanan gençlik… Bir tarafta memleketiyle milletiyle alakasız bir gençlik…”  (Ünal Bolat/Hayatım Roman’dan)
Nasıl bir eğitimden geçerek geliyordu bu gençler bu hâle acaba?
“Ben Nesli” kitabının yazarı psikolog Jean M. Twenge karakterimizi, ailemizden çok doğduğumuz dönemin etkilediğini belirterek “İnsan, içinde yaşadığı çağa, babasına benzediğinden daha çok benzer” diyor.
Doğrusu sosyal medyaya teslim olmuş bu gidişi Psikiyatr Dr. N. Mustafa Merter “Eğer tedbir alamazsak, gittikçe yalnızlaşan, aşırı bencil, narsist, zevkperest, kaygılı, öfke ve nefret dolu bir insanlığa doğru doludizgin gidiyoruz…” diyor.
Kendi dönemi için “Bir nesli nasıl mahvettiler”  diyen Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti geldi hatırıma. “Dünyanın sessizce giderek bir açık hava tımarhanesine dönüşünü” görseydi  acaba ne derdi?..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.