İsrail’in “terör devleti” hayalleri çöpe gitti.
Barış Pınarı Harekâtı’nın net sonucu, hemen dibimizdeki tehditleri bertaraf etmekle birlikte, bölgede yeniden oluşturulacak yapıyı bölgedeki mağdurlar lehine değiştirecek olmasıdır.
Harekât öncesi binlerce tır dolusu silahı terör örgütlerinin kucağına verenler ve buna rıza gösterenler Türkiye’yi uzun sürecek bir mücadele ve bataklığa dönüşecek bir maceraya çekeceklerini düşünenler büyük bir şok yaşadılar.
Operasyon tamamlanmadan Türkiye’ye “aman ha… Gerisini görüşelim” demek zorunda kaldılar.
Suriye’de yaşananlar, yüz yıl önce ara verilen bir savaşının günümüze sarkan bakiyesi ve muhtemelen yeni dönemin başlangıcıdır. Süre insan hayatı için uzun devletler için esip geçen yel gibidir. Bu bizim için de mütecavizler için de böyledir. Nil’den Fırat’a “Büyük İsrail” projesinin teolojik bir dayanağı olduğu gerçeği mücadelenin bitmediği ama yeni bir boyut kazandığını ortaya koymaktadır.
Bu tanımlama bazılarına abartılı gelebilir. Ama haritaların değişmesi için arka plandaki hazırlık yüz yıl sürer. Bu operasyonların tetiklediği gelişmelerin yıllara sarkması da sürpriz olmamalı.
Milyonlarca insanın hayatını kaybedip, bir o kadarının mülteci durumuna düştüğü Suriye toprakları 403 yıl boyunca Osmanlı hâkimiyetinde kalmış, tarihinin en huzurlu ve güvenli dönemini yaşamıştı.
Osmanlının bölgeden çekilmesi sonrası başlayan dönem ise bir felaket sürecidir. Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda Osmanlı ordusu çekilmek zorunda kalınca bölge Fransızların eline geçti ve Fransız mandası altında yeni bir dönem başladı.
Fransızlar önce Lübnan'ı Suriye’den ayırdılar, ardından Lübnan’ın dışında kalan Suriye topraklarında Şam ve Halep merkezli Nusayri ve Dürzi devleti kurup bu devletleri Suriye Federasyonu olarak tek devlet hâline getirip 1925 yılında ismini Suriye devleti olarak belirlediler.
Manda yönetimi 1946 yılına kadar fiilen yönetti. 1946 yılında Suriye’nin Fransa’dan bağımsızlığını kazanması ile yeni bir dönem başladı. Ancak bu yeni dönem istikrar dönemi değil aksine siyasi çalkantıların ve askerî darbelerin yaşandığı bir dönem oldu...
1963 yılında askerî darbe ile yönetimi ele geçiren sol ideolojiye dayanan Baas rejimi 1970 yılına gelindiğinde Hafız Esad gerçekleştirdiği bir darbe ile iktidarı tümüyle ele geçirdi ve kendi diktatoryasını kurdu. (1970 yılından öldüğü 2000 yılına kadar, tam otuz sene boyunca baba Esad, Suriye halkına kan kusturdu. O dönemde milyonlarca Suriyeli canını kurtarmak için yurt dışına kaçtı. Sadece 1983’teki Hama katliamından kaçanların sayısı 800 bin idi.)
Barış Pınarı Harekâtı sadece Suriye’nin geleceği konusunda yeni bir dönem başlatmadı her dediğini yüz yıldır dayatan azmanlaşmış ve hantallaşmış sömürgeci devletlerinde hükümranlığını da tartışmaya açtı. Orta Doğu’nun sınırlarını çizenler; İsrail'in güvenliğini temin için, büyük İsrail (Nil'den-Fırat'a) hayalini gerçekleştirmeyi hayal edenler büyük hayal kırıklığı içindeler.
Mardin’in Nusaybin ilçesinin hemen karşısında bulunan Kamışlı’da, çekilmeye başlayan Amerikan askerleri ve zırhlı araçlarına taş, çürük domates ve patates atıldı. Zırhlı araçları protesto eden kişiler “Ne oldu sizlere”, “Korkaklar” ve “Amerikalılar fare gibi kaçıyorlar” gibi sloganlar atmış. Tabii ABD tarafı da büyük umut bağladıkları ve yatırım yaptıkları paralı askerlerin çapsızlığını görünce onlar için farklı şey söylemezler.
Barış Pınarı Harekâtı bölgedeki bütün taşları yerinden oynattı. Dicle-Fırat havzasını kuşatmaya çalışan Siyonist işgal teşebbüsünün sonunu getirdi. Sömürgecilerin hazmetmesi zaman alacak ve kolay olmayacak.
Artık sahada yeni aktörler olarak ABD-Rusya-Türkiye üçgeni oturacak görünüyor. Dünya buna alışmalı...