Yüksek binaları, sanayileşmedeki hamleleri, eğlence merkezleri ile çok değil birkaç ay öncesinde hemen herkesin yaşamak için can attığı(!) ABD ve çoğu AB ülkesi ciddi itibar kaybına uğradı ve bunu bir virüs becerdi!..
Korona ile mücadelede, çoğu ülke politikacılarının insanların sağlığına gayri ciddi yaklaşımları sadece politikacıların geleceğini tartışılır hâle getirmedi. Ülkelerin bizzat yaşanabilirlik puanını düşürdü. Bazı insanlar politikacılarını, çoğu insan da ülkelerini değiştirecek.
ABD rüyası kâbusa döndü. Avrupa kibrinin burnu yerde sürtünüyor. Covid-19’la mücadelede çaresiz kalan sağlık sistemleri ve bunu yeterli gören muktedirlerini yakın gelecekte kendi halklarıyla güçlü bir hesaplaşma bekliyor.
Korona ile mücadeledeki seviyesizlik ve insanların içine düştüğü acziyet salgın sonrası değişime yeni bir cephe açacak. İnsanlar hayatlarının salgın sonrası yeni dönemde “Nerede yaşamak istersiniz?" sorusuna da cevap arayacak.
Japon asıllı ABD’li Francis Fukuyama ‘tarihin sonu’ tezinde “monarşi veya komünizm gibi yönetim biçimlerinin başarısızlığı, insanlara özgürlük ve refah sunmaktaki eksikliklerinden kaynaklanmaktadır. Bir toplumda, özgürlüğün geliştirilmesi için, en elverişli sosyal ve siyasi sistem kapitalizmdir” diyordu.
Ama liberalizm, “demokrasi" ve "insan hakları" adı ile perdelediği vahşi yüzünü Covid-19 karşısında saklayamadı ne mal olduğu tam ortaya çıktı.
Amerikan kibri huzurevlerinde salgından ölen yaşlı insanların günler sonra fark edilmesiyle yerle bir oldu!..
İnsanların farklı medeniyet algıları ve tarifleri var, çok çeşitli tarif ve izahları yapılmıştır.
İslâm âlimleri medeniyeti; “Tâmir-i bilâd, terfîh-i ibâd” şeklinde tarif etmişlerdir. Bu tarif kısaca, “beldelerin imar edilerek insanlığın ihtiyaçlarını karşılayacak, rahat ve huzur içinde yaşayacak şekle sokulması, insanların ruhen, maddeten, fikren yükselmesi" demektir.
Medeniyet inşasında esas olan fende ilerlemek değildir, fen vasıtalarını insanların hayrına ve hizmetinde kullanmaktır.
Düne kadar yüksek bir medeniyet inşa ettiklerini iddia edenlerin kendine insanlarına nasıl baktıkları ortaya çıktı. İtalya Başbakanı Giuseppe Conte AB’den yardım talep edip, karşılık bulamayınca “AB meğerse tamamen bir hikâyeden ibaretmiş, bir efsaneymiş…” deyiverdi.
Bizzat mahallinde yaşayanlar ekranlarda canlı bağlantılarda yaşadıkları çaresizliği paylaşıyor, “insanların; ambulans, hastane, doktor, hasta yatağı, solunum cihazı ve yoğun bakım ünitesi bulamadığı gibi maske ve eldiven gibi en basit ürünleri de temin edemediklerini...” söylüyorlar.
Sonuç; yayılmaya devam eden Covid-19 salgınında vaka sayısı 25 Nisan tarihi itibarıyla 2,8 milyonu geçerken can kaybı 200 bine dayandı. Dünyadaki toplam vakaların yaklaşık 1 milyonunu oluşturan ABD'de de Covid-19 nedeniyle ölenlerin sayısı 51 bini geçti.
Covid-19 ile mücadeleyi değerlendiren her konuşması tepki alan son olarak “hastalarının dezenfektan enjekte edilmesiyle iyileşeceğini öneren” ABD Başkanı Donald Trump, ABD ekonomisinin, salgın sonrası daha iyi olacağını belirterek "Tüm dünya şu anda bizi izliyor, bizi arıyor, bizim ne yaptığımıza saygı duyuyorlar" demiş.
Herkesin kendi derdine düştüğü AB ülkelerinde de durum farklı değil. İtalya, İspanya'da yaşananlar herkesi çok rahatsız ediyor, birbirlerinin maskelerine el koyuyorlar. ABD'yi 219 bin 764 vakayla İspanya, 192 bin 994 vakayla İtalya ve 159 bin 952 vakayla Fransa takip ediyor…
Ve bizden bir haber, İsveç'te koronavirüs testi pozitif çıktığı hâlde evine gönderilen Emrullah Güleşken (47), kızlarının sosyal medyadaki çağrısının ardından ambulans uçakla Türkiye'ye getiriliyor. Güleşken'in kızı Leyla, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya teşekkür ederek, "Çok mutluyum babam ve ailem adına" dedi.
Dünyanın gidişatı bu, tam dedikleri gibi; “çivisi çıkmış”...