Kendilerine siyaset yapma alanı açılmasını Türkiye’nin istikrarsızlığa düşmesinde en ucuzundan iktidarın hırpalanmasında arayanlar duraklarda beklemeye başladı. Yeni siyasi oluşumları kendi iddiaları ve toplumu ikna edecek fikirler yerine iktidar partisinden kopacak duraktaki kütlelere bağlayanlar geçmişte de yaşanmış ve kendileri açısından hiç de mutlu edici sonuçlar doğurmamıştır.
İktidarın geleceğini belirleyecek olan durakta bekleyenler değil bizzat iktidarın kendi tutumudur. 31 Mart Mahalli İdareler Seçiminde, iktidar açısından ortaya çıkan sonuçlar incelenirken, seçmenin hangi parametrelere göre davrandığının sağlıklı olarak tespiti iktidarın öncelikli meselesidir.
Tartışmalar Başkanlık sisteminin meşruiyeti üzerine değildir. Çünkü taban oyundaki dağılım, sistemin meşruiyeti tartışmalarını bitirmiş ve Devlet Başkanı Erdoğan’ın bu seçimde ikna edici yeter seviyede siyasal destek bulduğunu ortaya koymuştur.
O hâlde duraktakileri ve muhalefeti iştahlandıran nedir?
Bütün zamanlarda ve bütün seçimlerde tartışmasız olarak iktidar olma gücü halk desteğine dayanır. İnsanların oy verme davranışını etkileyen temel faktör siyaset aktörlerinin kendileri ile olan ilişki gücüdür. Arada mesafe açıldı mı muhalefetin yanı sıra dışarıdan ve içeriden birçok unsurun iştahı kabartan çatlaklar ortaya çıkar.
Sonuçta 31 Mart Seçim Sonuçları ve önümüzdeki muhtemel gelişmeler üzerine herkes durduğu yerden bir şeyler söylüyor. Ben, seçim sonuçları için birçok siyasetçi ve yazarın ifade ettikleri “iktidar cenahında rehavet, aşırı öz güven ve rakibi küçümseme, iktidar partisinin sandık müşahitlerinin gevşekliği...” gibi sebepleri yeterli görmüyorum.
Seçmendeki aşınma kısa süre içinde meydana gelmez. “Seçimleri kim kazanır?” başlıklı 11.03.2019 tarihli yazımızda;
“Şimdi önümüzdeki yerel seçim sonuçlarını malzeme yapan anketörler muhtemel sonuçları bugüne göre değerlendiriyor hepsi o kadar. Geçmişe baktığı yok. Hâlbuki sahadaki siyasetçi hakkında seçmenin, siyaset aktörleri ile olan ilişkilerinden beslenen, uzun zaman içinde oluşmuş bir kanaati var. Bunu değiştirmek günübirlik, ha deyince olacak iş değil, normalde sandık sonuçlarına yansıyacak olan da budur.
Seçim sonuçlarını lehine değiştirmek isteyenler için 'adayların öncelikle seçmenleri ile aralarındaki ilişkiyi güçlendirip, köprüleri yeniden inşa etmeye ihtiyaçları var' diyen arkadaşım bu saatten sonra herhâlde beş yıl sonrası için tavsiyelerde bulunuyor. Bugün için, kimin kazanacağı bilinmeyecek şey değil, eğer sahanın içindeyseniz ve iyi bir siyaset fanatiği iseniz bunu görebilirsiniz” diye özetlemiştik.
Dışarıdaki ve içerideki muhalefetin ve topyekûn halk tabanının gözü AK Parti’nin tavandan tabana kadar inen nasıl bir siyaset, nasıl bir parti yönetimi belirleyeceğinde. En güçlü ihtimal operasyonların seçmen üzerinde kısa devreye sebep olan teşkilatlar üzerinden olacağıdır. “Türkiye siyasetinde yeni model” arayışı diye bir beklentide olmamak lazım zira daha önce bilinmeyen, denenmemiş haritalar yok.
Aklın yolu bir, ortalıktaki toz dumana bakmadan AK Parti teşkilatları ait olduğu yere, halkın içine dönmeli. Durakta bekleyenler de, duraktakilerden medet umanlar da buharlaşır gider. Kemal Öztürk’ün dediği gibi: “Bir şehri, belediyeyi kaybetmek önemli değildir. Tekrar kazanılır. Ancak asıl büyük kayıp, AK Parti’nin en büyük sermayesi olan ‘inandırıcılığı’ yitirmesi olur. Bundan sonra bu yarayı iyileştirmeye odaklanmalı AK Parti.”