Son aylarda meyve ve sebze fiyatlarındaki yükselişe dur demek için belediyeler, büyük kentlerden başlayarak vatandaşa düşük fiyatla ürün satacak Tanzim Satış Mağazaları ve araçlarını hizmete açtı. Tanzim Satış Mağazaları uygulaması, ürünü üreticiden yerinde alıp halka ucuz fiyatla satmaya, açıkçası aracıları aradan çıkarmaya dayanır.
Böylece sebze, meyvenin hak etmediği fahiş fiyatla pazara çıkması önlenecek. Bu çözüm üreticiyi değil tüketiciyi rahatlatmakla sınırlı. Çiftçinin sorunu ise sadece ürettiğini pazara sürmekle değil, ne ürünlerin maliyetini kontrol etme ne de pazarda satış fiyatını belirleme şansı yok. Hâliyle fiyatları, organize olamayan üreticinin karşısında sektörün aracıları yönetiyor.
Köylü, şehir merkezinden uzak alanda ürettiği ürünü şehirdeki halka nasıl satabilir? Ya yol, taşıma, konaklama masraflarını karşılayarak pazarda kendi tezgâhını kuracak veya tarlanın başında aracıya satacak. Birincisi çok daha pahalı ve uygulaması zordur. Bizde köylü arazisi "Dallas Çiftliği" değil ki! Tarımsal arazilerin çok parçalı ve dağınık yapısı üretim-satış maliyetlerini artırmakta, ulaşım ağının inşasını zorlaştırmakta olduğundan aracı sınıf teşekkül eder. Bu defa da aracıların fiyatlar üzerindeki tüketici aleyhine oynamaları onları hedef yapar.
Çözüm devletin belediyeler üzerinden aracıları terbiye etmesi olarak görülür. Bu uygulama 1977'li yıllarda devletin ticaretten el çekmesi münakaşaları sürerken Tanzim Satış Mağazaları kurularak denenmiş uzun bir süre sonrasında piyasadan çekilmişti.
Burada önemli konu üretici köylü ve çiftçinin tohum temini, gübre, sulama, depolama ve pazara uzanan üretim ve satış süreci üzerine oturmuş adı tarım, köylü, çiftçi kelimeleri ile başlayan bir sürü kurum, dernek, kooperatifin çözüm paydaşı olarak isminin geçmemesi. Zaten belki yaşanan sorunun temelinde bunların yeterince fonksiyonel olmaması var.
Sektör temsilcileri ne zaman kendi tabanlarına ait bir sıkıntı vuku bulsa ortadan kaybolurlar. Bunlar kovboy filmlerindeki kurmaca kasabaların binalarına benziyor, sadece kameranın gördüğü tarafta bir duvar, seyirci bina zanneder ama arkası boştur. Domates, biber, patlıcan üretiminden pazar fiyatlarına kadar olan süreçte belediyelerin sorun çözücü olarak ortaya çıkmasını nasıl izah edeceğiz?.
Başa dönersek mevcut üretim kapasitesi ile köylünün hepten pazara inmesi mümkün değil, bu ihtimal zor görünüyor. İkinci yol kaçınılmaz göründüğünde bu defa yakayı fırsatçılara ve doğal olarak büyük kentlerde aracılar devreye girmek zorunda kalacak.
İşte Tanzim Satış Mağazaları belki bu noktada düşük kâr payları kullanarak köylünün ürünlerinin halka ulaşabilmesini sağlamak adına daha verimli kullanılabilir, Ancak!..
Belediyelerin domates, biber, salatalık satması için yeni organizasyonlar kurması yerine doğrudan çiftçinin ve çiftçi kooperatiflerinin vatandaşlara satış yapabilecekleri satış alanları tahsis etmesi, mevcut tanzim satış mağazalarının da tarım sektöründe faaliyet gösteren STK'lara devretmesi en çıkar yol görünüyor.
Türkiye'de tarım sektöründe faaliyet gösteren STK'ların önemli bir kısmının görevini hakkıyla yerine getirmesi ve üreticilerin haklarını savunması gerekir. Tabii, Et ve Süt Kurumu (ESK), Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), Tarım Kredi Kooperatifleri ve Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) ve benzeri kurumların yönünü ithalattan önce “yerli üretici ile nasıl iş birliği yapabilirim?”e çevirmesi gerek...