Sosyal çözülme, aileden başlayarak bir topluluğu hayatta tutan sosyal ilişkilerin, bütünlüğe zarar verecek biçimde çözülmesi. Teknolojik kuşatma ile birlikte “kuralsızlığa, yabancılaşmaya ve aidiyetsizliğe” teslimiyet ile sonuçlanan ve tüm toplumu tehdit eden “sosyal çözülme” aile kurumunu hedef almış durumda.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, 2025 yılının “Aile Yılı” ilan edildiğini söyledi ve vatandaşların hayatına doğrudan dokunacak müjdelerin/operasyonların 13 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanacağını ifade etti.
Sosyal çözülme için “refah toplumunun hastalığı” diyen Uruguaylı gazeteci ve yazar Galeano “…Yapılanın değil söylenenin önemli olduğu ‘Ambalaj kültürü’nün göbeğinde yaşıyoruz. ‘Ambalaj kültürü’ içerikleri hor görüyor…” diyor.
“Ambalaj kültürü”nde rakamlara değil reklamlara odaklı olarak “İçerikleri” hor görmek ailenin ve toplumun geleceği için endişe vericidir. Özendirici yayınlar ve moda altı dayatmalar ile sonuçların yerine takas ettiğimiz “Ambalaj kültürü” hayatımızı karartıyor. Bildiğimiz bütün hasarlar aile yapısındaki çözülmeden besleniyor.
“İçerik yani sonuçlar” sözünden anladığımız; evlenme, doğurganlık, aile bütünlüğü, sosyal hayata intibak ve sosyal barışa yıllara göre bakıldığında hızlı bir gerileme var. Türkiye’de evlenme oranları ve doğurganlık hızla azalırken boşanma, evlenme, anne olma yaşı, yalnız yaşayan ve yaşlı nüfus sayısı giderek artıyor.
Dünyada ortalama 2,32 olan doğurganlık seviyesi Türkiye’de 1,51 seviyesine düşerken 2008-2023 yılları arasında boşanma oranı binde 1,4’ten 2.01’e çıktı.
Muhtemelen “sonuçların” düzeltilmesi için operasyon yapılması gereken alanlar; eğitim, iş hayatına katılım, şehir hayatı gibi aile birlikteliğinin kurulmasını etkileyen en önemli faktörler olarak görünüyor.
Toplumda kopan yol uçlarını birbirine nasıl ekleyeceğiz?..
Modernleşen bireyler “geleneksel iletişim” biçimlerinden ziyade, parmak dokunuşlarıyla iletişimi tercih etmektedirler. Her türlü insani ilişkiyi ağlar üzerinden yapılması hâkim bir sosyalleşmeye teslim ettik…
“Zaman ve mekân” kavramını ortadan kaldıran bu süreçte insanların ilişkileri yüz yüze iletişimden ziyade teknolojiyle belirlenmiş bir alanla sınırlanmıştır. Bu yeni araçlar, toplumda rol modeli olarak kabul edilen bütün kişi ve kurumları sahanın dışına attı.
Türkiye'de evlilik oranları ve doğurganlık hızındaki çöküşün yanı sıra diğer tehditlerin fark edilmesiyle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde kurulan “Nüfus Politikaları Yüksek Kurulu” Nüfus ve Demografik Değişimler, Nüfus Politikaları Aile ve Gençlik Fonu konu başlıklarıyla ilk kez toplanıyor.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, hasar alan aile yapımızdaki kayıplarımızı anlatırken “Daha önce aileler sevgi yuvası olarak kabul ediliyordu. Onun için batılılar bizim aile müessesemize çok hayran oluyorlar(dı) ama şu anda o hayranlığa uygun bir liyakatimiz yok…” tespitini yapmıştı.
Aile üzerindeki bütün tehditler, evi, iş dünyası ve çocukları arasında sıkışan ebeveynlere çözüm olmak için ücretsiz kreş ve çocuk bakım hizmetleri aramakla mesaiye başlayan kurulun çalacağı kapı büyük aile yapımızdan savrulan kaybettiklerimizi geri getirmek olacaktır.
Aile bağlarının güçlendirilmesi ve toplumsal dayanışmanın artırılması için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 13 Ocak’ta düzenlenecek tanıtım toplantısında açıklayacağı “Aile yılı müjdeleri” ile uzun vadede Batılıların aile müessesemize hayranlığını geri getirecek bir koridor açması umut edilebilir…
Hikmet Köksal'ın önceki yazıları...