İsrail dünyanın gözü önünde ve ABD’nin sınırsız desteğiyle giriştiği katliamlara her geçen gün yenilerini ekliyor. Nihayetinde aylardır süregelen kıyım ve tehditlerle hem de güvenli alan ilan ettiği kamplardaki çadırlar da topladığı mültecileri hedef aldı.
Dünya paramparça olmuş çocukların ve kadınların yanışını izledi. Bu kıyım zahirde İslam ülkelerinin kuşatması altında yakın ya da uzak İslâm ülkelerinin gözü önünde ve bütün dünyaya meydan okuyarak yapılmaktadır.
Hemen herkesin cevap aradığı soru; Dünyanın her tarafında, üniversitelerde, cadde ve sokaklarda, konser meydanlarında, farklı ülke ve insanlar Gazze’deki kıyıma isyan ederken İsrail’in etrafında güya kuşatma yapan İslâm ülkelerinde halk ve hükûmetlerden niçin güçlü bir karşı hareket sahaya yansımıyor?
İsrail için bir tehdit olması gerekirken sadece harita üzerinde bir çemberden ibaret olan bu kuşatma sükûtu ile cesaretlendirdiği ve bunca savaş suçuna rağmen İsrail’in güvenliğini nasıl teminat altına almıştır?
İsrail’in giderek azmanlaşan bu alçaklığı, kendinde bir hak olarak görmesi ABD’den önce, İslam dünyasının suskunluğundan besleniyor.
Bu ülkelerin coğrafyası şekillenirken arkalarındaki hikâyeyi bilmeyenlerin bile “Gerçekten bir İslam Dünyası var mıdır?..” sorusuna verilecek cevabı yoktur.
Çoğunda vesayet rejiminin hükümran olduğu İslam ülkelerinde demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti sadece kâğıt üzerindedir. Bu kırık dökük ülkelerdeki siyasetçi, sanatçı, ilim adamı aydın her kimse çoğu Hıristiyan Batı’dan fonlanmış, formatlanmış ve şekillenmiş devşirmeleridir. Millî menfaat ve din gayretini zevkü sefa ve servet karşısında ön planda tutma şuuru yoktur. Adalet tanımaz liyakat hiç aranmaz. Kendinden olmayanı ihraç eden bir dalkavuklar güruhu.
Büyük resme bakıldığında; arkasını garantiye almış İsrail ve ABD, aslında sınırları Gazze’yi aşan Türkiye'nin güney sınırlarına sarkan bir alanda henüz resmî olarak ilan edilmemiş bir savaş açmışlardır.
Netanyahu’nun oğlu Yair, sosyal medya hesabında Türkiye’nin toprak bütünlüğünü hedef alan, Irak, Suriye ve İran’ın bir kısmını içine alan “4 parçalı Kürdistan” haritası paylaşımı yaptı.
Gazze’de yaşananlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Sanmayın ki İsrail Gazze’de duracak. Bu azgın devlet, eğer durdurulmazsa 'Vadedilmiş Topraklar' hezeyanıyla gözlerini er ya da geç Anadolu’ya dikecekler” uyarısında vurguladığı üzere bu savaş bölgede kurulması hayal edilen Büyük İsrail projesinin başlangıcıdır.
PKK’yı kullanarak kurmayı tasarladıkları devletçikler üzerinden sınırlarımıza taşınmak ve "Nil'den Fırat'a Büyük İsrail’in" yolunu açmak. Vahşi saldırılar ve katliamlar üzerinden açtıkları bu yol nihayetinde İsrail için sonun başlangıcıdır...
Rahmetli M. Necati Özfatura’nın “İsrail'in sebeb-i felâketinde ne Araplar ne Müslümanlar ne de anti-Siyonistler rol almayacaktır. İsrail'i bizzat Siyonizm yıkacaktır… Bugün farkında değiller ama Siyonizm’in İsrail ve Yahudilerin geleceğini tehdit eden en büyük tehlike olduğunu anladıklarında iş işten geçmiş olacaktır" diyerek çizdiği gelecek çok uzak görünmüyor.
Yaşanan katliamlar karşısında İslâm ülkelerinin sükûtu Gazze’den gelen feryatlar kadar acı veriyor İnsana. Elbette ki zalime sükût ederek de olsa arka çıkanlar da zulmüne maruz kalacaktır. Nihayetinde ahlak ve insanlık adına hiçbir sınır tanımayan bu savaş bittiğinde sadece İsrail değil zalime sükûtları ile cesaret veren İslâm ülkeleri ile de bir hesaplaşma olacaktır.
İzzetbegoviç’in ifadesiyle: “…Ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey, düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır…”
Maalesef batı katliamı destekliyerek, İslam alemi de seyirci kalarak vahşete adeta ortak oldular
Çok güzel yazmışsın Hikmet Abi, Sonu çok güzel bağlanmış. Gün aydınlanınca belli olur, herkesin geceyi kiminle geçirdiği