Zor zamanlar insan ve toplum yapısının imtihandan geçtiği süreçtir. Günlük haber bültenlerine sıkıştırılan adli ve adi vakalara bakarak insani vasıfları hepten yok saymak büyük haksızlık.
Hep “Manevî duyarlılıklarımız aşınıyor, kanaatkârlık, fedakârlık, paylaşma, komşuluk, yardımseverlik gibi güzel hasletlerimiz buharlaşıyor, kanaatkârlığın yerini çıkarcılık, fedakârlığın yerini bencillik, paylaşmanın, komşuluğun, yardımseverliğin yerini benmerkezcilik ve vurdumduymazlık alıyor…” diye sızlanırken; büyük bir köye dönmüş dünyadaki her türlü saldırıya maruz bırakılan bir toplumda sıkıntıların kapıya, mültecilerin sınıra yığıldığı zor zamanlarda ortaya çıkan şefkat, merhamet, dayanışma gibi insanlık adına hâlâ içimizde insani bir damarın saklı bir cevher olduğunu görüyoruz. İş başa düştüğünde dayanışma ruhunun ayağa kalktığını hayret, biraz da ibretle seyretmekteyiz.
Umutlarımız yeşeriyor…
Sorumsuz ve sorunsuz çoğu medyada anlatılanlara bakarsak kimsenin yanan yakılan ne İdlib’den ne depremden ne salgınlardan haberi olmaması herkesin kendi keyfinde ve sefasında olması gerekirdi. Ama iş hiç de öyle olmuyor ve bir cevher gibi dayanışma ve birliktelik ruhu bütün zorlukların karşısına dikiliveriyor.
Önceki hafta İdlib mağdurları için kendisi de muhaceret yaşamış ve depremlerde enkaz altından kalkmayı türlü zorluklarla başa çıkmayı başarmış Erzincan’da yürütülen “İDLİB yardım kampanyası” çok kısa sürede tamamlanarak 20 tırdan oluşan yardım konvoyu uğurlanmıştı.
İdlib için ayağa kalkanlar, hemen aynı gün akşam yaşanan Elazığ merkezli deprem için afet bölgesine koştular.
Çaplı bir yardım kampanyanın başarısı çok sayıda el atan olmasına bağlı. Mevsim ve zor şartlara rağmen en büyük fedakârlığı tır şoförleri yaparak kâr-zarar hesabı yapmadan onlarca tırı toplama merkezine çektiler. Çadır, giyecek ve gıda yardımlarını yüklenip hayır dualarla selametle gidip dönmeleri için uğurlandılar.
Yardım yerine ulaştı, tırlar dönüş yolunu tuttu ama gittikleri gibi dönemediler… Erzincan-Akyazılı tır şoförü Hacı Uyrun (1970) direksiyon başında geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda etti.
Gittiği yerde ruhunu bıraktı.
Bir litre petrol için bir varil insan kanı dökenler insanlığı öldürürken enkazdan ellerini parçalayarak insan çıkaran Mahmut ve Sınır ötesine ruhunu bırakan Hacı Uyrun aynı yerde, insanlığın, adamlığın çıkış kapısında duruyor ve bizi üzerimize kara bir bela gibi çullanan rahatlık, vurdumduymazlık, adam sendecilik tuzağından çıkarıyor.
Bize “İki asırdır yaşadığımız bütün o büyük göçleri, hicretleri, sürgünleri, savaşları, siyasi dönüşümleri, kültürel yıkımları ve yol açtığı sorunları aşmamızı mümkün kılan o güçlü manevi yapıyı" kim olduğumuzu ve nereden geldiğimizi hatırlatan Mahmut’lara ve Hacı’lara selam olsun...