Eğer dışarıdan birileri bir bölgeyi yakmak isterlerse bunu nasıl yaparlar?
Bunun iki yolu var. Gidip orayı bombalamak, ya da akademisyenleri, medyası, sanatçısından "ahlakı müsait olanlardan" bir miktar kopararak içeriden kendilerine çalışacak "cazgırlar" bulmak...
İçeriden makam ve servet müptelası bu adamlarla halkın belli bir kesimini hedefe koyup, zulmedip, aşağılayıp, ötekileştirerek öfkeyi büyütürler.
Sonra zulme uğrayanlara gidip “bu zulme tahammüle mecbur musun, kendi dünyanı kur biz sana yardım ederiz” diye kışkırtıp, iki tarafı karşı karşıya getirip kırdırırlar. Taa ki, orada yaşayan insanlara bir birlerini öldürterek yaşadıkları, bölgeyi yaşanamaz hâle getirinceye kadar.
İşte güneydoğuda planlanan tezgâh budur.
Çocuklarını çaldılar.
Sözde "yargılama"larda bölge halkına "sürgün" ve para cezası verdiler.
Rögar kapaklarının altına, kazdıkları hendeklere uzaktan kumandalı bombalar yerleştirdiler.
Okulları, hastaneleri, ambulansları, camileri yaktılar.
Yaşanan çatışmalar nedeniyle insanları bölük pörçük ya başka mahalleye ya da başka şehirlere göç ederek evlerini, işlerini, terke mecbur ettiler.
Bölgeyi efendilerine insansız teslim ederek bir sömürge devleti kurmak isteyenlere ve onların maşalarına karşı Kürtler direniyor.
PKK’nın liderleri çatışmalardaki ölenlerin yerine binlerce gencin PKK’ya katılacağını zannetti. Hükümeti terör üzerinden sıkıştırmak isteyen içeridekiler bu tehdidi büyütenler umdukları gibi örgüte katılım olsa dağdakilerden daha mutlu olacaklardı ama ne çatışmaların yaşandığı ilçelerde ne ana kentlerde olaylar böyle cereyan etmedi.
Bölge halkı ana kütleden bütün oyunlara rağmen kopup savrulmadı.
Akademikler, medya, sanat, sinemadan beslenenlere “başkaldırın” diyen hainlere karşı, Batının yüz yıldır kullanıp imparatorlukları parçalayan "böl, parçala yut" oyunlarına karşı.
Türkiye’de devlet ve vakıf üniversitelerinde görev yapan 180 bin akademisyen var. Devlet’e hakaret etmeyi düşünce özgürlüğünün vazgeçilmez ilkesi olduğunu savunan bu yüzde yarımlık 1128 akademik kişinin ortalıkta bağırarak yapmak istedikleri şey, her fırsatta yaptıkları gibi bu defa da görev yapan emniyet güçlerini hırpalayarak baskı altına alarak görev yapamaz duruma düşürmektir.
Önceki gün Cumhurbaşkanı ile yapacağı görüşme öncesinde ihanetle suçlanan akademisyenlere destek veren ABD Başkan Yardımcısı Biden, "Binden fazla akademisyen sadece bir bildiriyi imzaladıkları için vatana ihanetle suçlanıyorsa, bu olması gereken bir örnek değil" demiş.
Biden, "safa yatmış" imzaların kuru kâğıda atıldığını zannediyor(!)
Bu rezil bildiri, ülkenin çocuklarının emanet edildiği sözde aydınların, diploma alan çocuklara bomba atan teröristlerle mücadele eden güvenlik güçlerini katliam ile suçlaması örnek değil ihanet belgesidir.
Katliam yapan ve ülkeyi bölmek isteyen PKK’yı desteklemenin ve bunlarla mücadele eden devleti katliam yapmakla suçlamanın hukuktaki karşılığı sadece kınamak değildir.
Eski politikacılardan Kamran İnan vaktiyle “Ülkemizde 300 bin hain var” demiş.
Bunlar bu kontenjandan olsa gerek!..